Cuma, Aralık 30

KARADUTUN SAKLADIĞI SIR

BİR BABİL HİKAYESİ ...
OVİDİUS'DAN BİR ÖLÜMSÜZ AŞK

Bir zamanlar Babil'de birbirlerine aşık iki genç varmış. Kızın adı Thisbe, delikanlınınki ise Pyramus imiş. Yanyana evlerde otururlarmış. Birlikte büyümüşler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslerlermiş. Fakat aileleri, birbirlerine uygun olmadıklarını düşünüp, görüşmelerini istemezmiş. Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlarmış. İki evin arasında gizli bir çatlak varmış, aileleri bunu bilmezlermiş, onlar da geceleri burada buluşur o aradan birbirlerine seslerini duyurur, aşklarını dile getirirlermiş. Bir gece, ormanda, Babil kraliçesi Semiramis'in eşi, Babil kralının anıt mezarındaki ağacın altında buluşmaya ve birlikte kaçmaya karar vermişler. Thisbe ağaca Pyramus dan önce varmış. Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya gelmiş ve korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başlamış. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarbını düşürmüş. O sırada Pyramus gelmiş ve gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Thisbe'nin eşarbını parçalıyormuş. O an aklına gelen ilk ve tek şey aslanın Thisbe'yi öldürüp yediğiymiş.
 
Thisbe'siz yaşamayı düşünemeyen Pyramus'un o anda aklından geçen tek şey, aşkı uğruna canına kıymakmış. Belinden kılıcını çıkarıp göğsüne saplamış ve kanlar içinde cansız bedeni yere düşmüş. Thisbe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar verdiğinde ve ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşmiş. Pyramus'un cansız vücudu yerdeymiş ve elinde Thisbe'nin düşürdüğü eşarbını tutuyormuş. O zamana kadar beyaz olan dut ağacının meyvaları, Pyramus'un kanıyla kırmızıya boyanmış. İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiç bir şeyi anlayamamış. Ama eşarbı ve uzaklaşan aslanı görünce olanları anlamış. Biraz önce mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmiş. Ve onun öldüğünü düşünen sevgilisi Pyramus'un aşkı uğruna canına kıydığını anlamış. Thisbe bir an bile düşünmeden sevgilisinin kılıcını alıp göğsüne götürmüş. Onların aşkı ölesiye bir aşkmış, ölüm bile onları ayıramazmış. Eğer Pyramus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabileceğini düşünüp kılıcı göğsüne saplamış. Birden vücudu Pyramus'un bedeninin üstüne yığılmış. Fakat Thisbe ölmeden önce tanrılardan bir dilekte bulunmuş, ''bundan böyle, dut ağacının meyvalarının kırmızı olup bu ölümsüz aşkı unutturmamalarını''.
O andan sonra, tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzlestirmek için, bu iki çılgın aşığın gölgesinde öldükleri ağacı onların ölümsüz aşkına adamışlar. Pyramus'un kanını bu ağacın meyvelerine, Thisbe'nin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına vermişler. O günden beri karadut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini, (Pyramus'un kan lekesini), dut ağacının yaprakları, (Thisbe'nin gözyaşları) temizlermiş.

Bilir misiniz karadut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin hemen gittiğini göreceksiniz.


Çarşamba, Aralık 28

HAYAT


Hayat, Seni kaç kişinin aradığı, Kiminle çıktığın ya da evli olduğun değildir. 
Kimlerin seni sevdiği, Hangi sporu yaptığın da değildir. 
Hayat, Ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir. 
Nerede yaşadığın veya işin de değildir. 
Girmeyi başardığın okullar da değildir.
Hayat, Notlar, para, üniforma, beyaz önlükler, gelinlikler ve giysiler hiç değildir. 
Hayat; Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Zor gününde kimin yanında olduğundur. 
Kendin için neler hissettiğindir. 
Güven, mutluluk, şefkattir.
Ailene, arkadaşlarına ihtiyaç anını hissedip destek olmak ve 
Nefretin yerine sevgiyi koymaktır. 
Yaşım büyük, sıra onda, ben zamanında çok yaptım egoları değildir.
Hayat; Kıskançlığı yenmek, Önemsemeyi öğrenmek ve Güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir. Her şeyden önemlisi, Başkalarının hayatını karşılıksız olumlu yönde etkilemektir.
Hayat, her şeye rağmen sevmek sevilmektir...


Salı, Aralık 20

Zeytinin Teri


Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. 
Dağda su kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip ancak Savaştepe'ye kadar gidebilmiştik.
Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden
pazardı ve her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak
birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde
söylenirken tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık;Hüseyin amcayla.
Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini
söyledi.
Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere
dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. "motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti. Bir süre daha bakındı.
Sonra"buldum galiba" diye haykırdı.

"Her şey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor
demektir. Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O
takdirde döşemelerin ıslak olmalı" dedi. Gerçekten de onca uzmanın
çalıştığı servisin bulamadığı sorunu kısa sürede görmüştü.

Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu. Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca.
Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını
gösterdi;

- Doktor musun?

- Evet.

- Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan
ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de
çayımızı içer soluklanırsınız.
Hep beraber, Hüseyin amcanın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir evdi.

Hanımının şikayetlerini dinleyip, muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve
menopoza bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilaç yazdım.

Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay hazırlamak için izin istedi.

Bu arada ilkokul çağındaki kızım boş durmuyor odaları karıştırıyordu. Bir şey kırıp dökmesin diye yanına gittiğimde evin bir odasının
duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm. Şaşkınlığım daha da
artmıştı.

Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım Hüseyin amcanın gerçekte emekli

ilkokul öğretmeni olduğunu 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köyleri nde çalışıp emekli olduktan sonra Savaştepe'ye yerleştiğini anlattı.
Çocuklarının okuyup büyük şehre gittiğini burada hanımıyla baş başa
yaşadığından dem vurdu.

- Neden buraya yerleştin?

- Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz,
unutuldu gitti. Ben Savaştepe köy enstitüsünün ilk mezunlarındanım. Hasan Ali Yücel maarif vekili iken ilk köy enstitüsü burada açıldı. Burada öğrendim ben hayatı, bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk
verdiğini.
Ayrılamadım buralardan.
- Peki bu tamircilik işi nereden çıktı?
- Dedim ya, bilmezsiniz sizler, köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek olduğunu? O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın çocuklarına okuma yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi, örgü örmeyi hatta az buçuk hekimlik yapmayı bile öğret tiler. Hayatı öğrendik ve öğretmen olup hayatı öğrettik çocuklara.
- Yani elinizden çok iş geliyor.
- Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı,aklını kullanmayı öğretiyorlardı. Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya...Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden oluşan
kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı. Emekli olduktan sonra zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan
söz etti.
- Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışsız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile
ısınmışız.
Giderek ona benzemişiz.
- Nasıl yani?
- İnsan da doğanın meyvesi değil mi?

Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup;
- Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan.
Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor selede tuza yatırıp acı suyunu atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz insanları.

"Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi" diye
soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler.

- Hurma zeytini bilir misin?
- Bilmem. Hiç duymadım.
- Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı
sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaçlarına bir mantar bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır.
Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır
anlayacağın.

- Eeee.

- Köy enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi
insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de diğer
insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda
olgunlaştırıyorlardı, insanı. Hayata hazırlıyorlardı .
Sustuğumu görünce. Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica etti.
"işte bu yüzden, öğrendiklerimin zekatını vermek, zeytinin terini
hatırlatmak için buradayım, doktorcum, unutulsun istemiyorum" dedi.
Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık.
Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar.
Dr. Mehmet Uhri
>
> Not: Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve köy enstitülerine emek
> verenlerin anısına ithaf olunmuştur.

Çarşamba, Aralık 14

ANGUT KUŞU

ANGUT KADAR OLAMAYANLAR..

"Angut adamın biri" derler sevmediklerine..
Ya da "Angut gibi bakma" derler, aptal demek istediklerine..
Angut sözü hakarettir bu toplumda..
Aşağılamak için kullanılır..
"Vay angut vay."
"Angut'a bak."
Bir bakıma salak demektir..

*. *. *
Oysa Angut dünyanın en sevgi dolu canlısı..
Bir kuş cinsi..
Ördekgillerden..
Tek eşli..
Eşine çok sadık..
Erkek olsun, dişi olsun Angut Kuşu eşine ihanet etmez..
Eşi ölürse üzüntüye boğulur..
Saatlerce, hatta günlerce gözlerini ölen eşinden ayırmaz..
Yanına yırtıcılar, avcılar gelse bile kıpırdamaz..
Gözlerini kırpmaz, başka yere çevirmez..
Angut Kuşu aşkın ve sevginin kanatlarıdır.
*. *. *
İnsanoğlu gerçekten bir garip değil mi?..
Angut gibi sevgi dolu bir kuşun ismini aşağılamak için neden kullanır?..
Tıpkı yağmuru seviyorum deyip, şemşiye açmak gibi..
Ya da güneşi seviyorum deyip, gölgeye kaçmak gibi..
Sevgiden kaçmayın..
Çünkü, sevginin olmadığı topraklarda kin ve nefret yeşerir..
İnanmayan gazetelere, televizyon ekranlarına baksın..
Zorbaların gözlerinde kini ve nefreti görebilirler..

Sevgisiz kalmayın

Salı, Aralık 13

BİR PATLAMANIN ANLATILMAYAN ANATOMİSİ


Patlayıcı madde infilakında sadece insanlar ölmez, kollar bacaklar kopar, gözler kör olur. İşitme kayıpları, süregen ve geçici hafıza kayıpları ve travmalar da olur. 1 tnt gücündeki patlamada bile 350- 400 metre kare çevredeki bütün kuşlar ciğerleri patlayarak ölür. Aynı etki patlamaya 100 -200 metre yakındaki sokak kedi ve köpeklerinede olur. Etrafta kırılan camını bile değiştirecek parası olmadığı için kaç gece soğukta yatacak evler olur.
Patlamanın ilk blast etkisi ses hızındadır. Patlamaya yakınlık oranınca ilk önce akciğer, dalak, bağırsak, östeki borusu gibi içinde basınç olan organlar patlar. Sonra yaklaşık 3000 derece alevi ile sizi kavurur, en son şarapnel -parça etkisiyle yaralar. Bütün bunlar saniyenin yarısında olur.
Terörizm amaçlı bir patlamadan sonra en çok ölen insan sayısından bahsedilir. Ancak asıl etkisi ölü sayısından çok arkada kalanlarda görülür. Patlama ile ölenlerin yakınlarındaki travmalar, patlamadan sağ yada yaralı çıkmış insanların o can pazarında parçalanmış insanları gördüğünde yaşadığı travmalar, hayat boyu ruhi ve bedensel sakat kalanlardan kimse bahsetmez... Hele o kadar insanın öldüğü bir bombalamada sokakta kaç kuş, kedi, köpek öldü kimse saymaz...
Ancak bir patlamanın kimsenin bahsetmediği gerçeğinde bunlarda vardır. Kolu kopmuş 15 yaşında bir kızdan kime ne..? Kaç kuş mu ölmüş..? Otopsi için patlamada parçalanmış çocukları morgda elimizde iğne iplikle birleştirirken ne hissederiz kimse bilmez... Televizyonda sadece ölü yaralı sayısı duyarsınız ki o da yalan dolandır...
EN ÇOK SİZE ANLATILMAYAN DETAYLARA BAKIN... ASIL BOMBA O DETAYLARDA SAKLI...
Dr. Joseph Erdem
Adli Tabip
Kriminal Psikiyatri & Klinik Psikoloji Uzmanı

Perşembe, Eylül 8

DİP SOS TARİFLERİ



Bayram yaklaştı.
Bayram ziyaretleri, 
büyük aile toplaşmaları, 
kocaman bir masanın etrafında kalabalık sofralar.
Büyükannenizin/annenizin geleneksel bayram yemekleri.. 
Oooo,  nasıl da mis gibi lezzetlerdir onlar.

Bu bayram bir sürpriz yapın ve 
o mükemmel yemeklerin yanına hazırladığınız dip soslardan ilave edin.
Hem onları şaşırtın, hem de bu güzel lezzetler sayesinde alacağınız övgünün keyfini sürün.
Unutmayın bu soslar köfte, tavuk gibi ana yemeklerin yanı sıra, gün içinde hazırlayacağınız atıştırmalıklarla da süper bir uyum sağlıyor.
Afiyet olsun...


3 Soslu Tavuk Tarifi:
  • Yarım kg tavuk göğsü 
  • 1 su bardağı light süt 
  • 2 çorba kaşığı teriyaki sos 
  • Tuz, karabiber 
  • 1 su bardağı galeta unu 
Elma sos: 
  • 1 adet elma 
  • 1 çay kaşığı esmer şeker 
  • Yarım çay bardağı portakal suyu 
  • Tarçın 
Hardal sos: 
  • 3 tatlı kaşığı hardal 
  • 2 tatlı kaşığı bal 
Kayısılı sos: 
  • 4 çorba kaşığı kayısılı yoğurt 
  • Yarım çay kaşığı köri 
  • 1/4 kırmızı ve sarı biberi

Tavuk göğsünü 2 parmak kalınlığında uzun şeritler halinde doğrayın. Süt, teriyaki sos, tuz ve karabiber karışımında 1 saat bekletin. Galeta ununa bulayıp önceden ısıtılmış 180 derece fırında 10-15 dakika pişirin. Diğer tarafta elma sos için, rendelenmiş elma, şeker ve portakal suyunu kısık ateşte karıştırarak 5 dakika pişirin. Ateşten aldıktan sonra tarçın ilave edin ve kaseye alın. Hardal sos için hardal ve balı iyice karıştırıp, kaseye alın. Kayısılı sos için yoğurt, köri, küp şeklinde doğranmış kırmızı ve sarı biberi karıştırıp, kaseye alın. Soslarla birlikte tavuğu servis yapın.

---------
Tavuklu Dip Tarifi:
  • Yarım tavuk göğsü 
  • 3 çorba kaşığı kıyılmış mantar konservesi 
  • 2 çorba kaşığı krem peynir 
  • 2 çorba kaşığı mayonez 
  • 4 çorba kaşığı yeşil zeytin 
  • Toz kırmızıbiber, dereotu 
  • 2 çorba kaşığı kavrulmuş dolmalık fıstık 
  • Tuz, karabiber, pul biber 
Tavuk etini pul biber, karabiber ve tuz eklediğiniz suda haşlayın. Sudan alıp soğutun. İri parçalar halinde elinizle didikleyip blendere alın. Üzerine mantar, krem peynir ve mayonez ekleyerek blenderden geçirin. Servis kabına alıp üzerine ince kıyılmış yeşil zeytin, kavrulmuş dolmalık fıstık ilave edin. Toz kırmızı biber ve dereotu ile süsleyerek servis yapın.

----------
Cevizli Dip Tarifi
  • 4 çorba kaşığı tatlı biber salçası 
  • 1 tatlı kaşığı acı biber salçası 
  • 1 çorba kaşığı domates salçası 
  • 1 su bardağı çekilmiş ceviz 
  • 1 çorba kaşığı tane kişniş 
  • 1 dal kereviz sapı 
  • 2 diş dövülmüş sarımsak 
  • 2 çorba kaşığı sıvıyağ 
  • Tuz 
Tatlı biber, acı biber ve domates salçalarını derin bir kaba alın. Üzerine cevizi, ince kıyılmış kereviz sapını ve dövülmüş kişnişi ekleyin. Sarmısak, sıvıyağ ve tuzu da kaba alıp karıştırdıktan sonra servis yapın..

---------
Domatesli Dip Tarifi:
  • 5 adet domates 
  • 6-7 dal maydanoz 
  • 2 dilim beyaz peynir 
  • 2 diş sarımsak 
  • 1 çorba kaşığı zeytinyağı 
  • 2 çorba kaşığı silme domates püresi 
  • 2 çorba kaşığı konserve mısır 
  • Tuz 
Domatesleri iri parçalar halinde kesip blendere alın. Üzerine maydanoz, beyaz peynir ve sarımsağı da ilave edip çekin. Daha sonra bir süzgece alıp fazla suyunu süzün. Servis tabağına aktarıp üzerine zeytinyağı, domates püresi, mısır ve tuzu ekleyin. Karıştırıp servis yapın..

---------
  Patlıcanlı Dip Tarifi:
  • 5 adet patlıcan 
  • 5 adet kırmızı biber 
  • 4 adet ince doğranmış kornişon 
  • 2 diş dövülmüş sarımsak
  • 2 çorba kaşığı mayonez 
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı 
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu 
  • 5-6 dal kıyılmış maydanoz 
  • Tuz, pul biber 
Patlıcan ve kırmızı biberleri birkaç yerinden çatalla deldikten sonra fırında ya da ocakta közleyin. Kabuklarını soyup küp doğrayın. Patlıcanları geniş bir kaba alıp bir çatalla ezin. Üzerine kırmızı biber, kornişon, sarımsak, mayonez, zeytinyağı, limon suyu, maydanoz, pul biber ve tuz ekleyin. Karıştırıp servis yapın.


----------
Enginarlı Dip Tarifi:
  • 1 kavanoz enginar kalbi konservesi 
  • 4 adet közlemiş kırmızı biber 
  • 5 adet taze soğan 
  • 4 çorba kaşığı mayonez 
  • Bir buçuk su bardağı rendelemiş kaşar peyniri 
  • 5-6 dal kıyılmış dereotu 
  • Tuz 
Enginarları ve kırmızı biberi ince doğrayıp bir fırın kabına alın. Üzerine ince doğranmış yeşil soğan, mayonez, kaşar peyniri, dereotu ve tuzu ekleyip karıştırın. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri hafifçe kızarana kadar pişirin. Isındıktan sonra uygun bir kaba alıp servis yapın.

----------
Etimekli Dip:
  • 3 dilim etimek 
  • 2 dal dereotu 
  • 3 dal maydanoz 
  • Yarım çorba kaşığı mayonez 
  • 3 çorba kaşığı yoğurt 
  • 3 çorba kaşığı dövülmüş ceviz 
  • 2 diş dövülmüş sarımsak 
Etimekleri bir kaseye ufalayın. Üzerine ince kıydığınız dereotu ve maydanozu ekleyin. Mayonez, yoğurt, ceviz ve sarımsağı ilave edip etimekler yumuşayana kadar karıştırıp servis yapın..



--------
  Ispanaklı Dip Tarifi:
  • 300 gram ıspanak yaprağı 
  • 6 çorba kaşığı yoğurt 
  • 3 çorba kaşığı labne peyniri 
  • 3 çorba kaşığı nar tanesi 
  • 4 tatlı kaşığı kıyılmış fındık 
  • Tuz 
Ispanakları yıkayıp kaynayan suda 1-2 dakika haşlayın. Süzüp elinizle sıktıktan sonra incecik kıyın ve geniş bir kaba alın. Üzerine yoğurt, labne peyniri, 2 çorba kaşığı nar tanesi, 3 tatlı kaşığı kıyılmış fındık ve tuz ekleyerek karıştırın. Kalan nar taneleri ve kıyılmış fındık ile süsleyerek servis yapın.




----------
Ton Balıklı Dip Tarifi:
  • 250 gram ton balığı konservesi 
  • 4 çorba kaşığı kapari 
  • 4 çorba kaşığı mayonez 
  • 1 çorba kaşığı limon suyu 
  • 2-3 dilim limon 
  • 6 dal dereotu 
  • Tuz 

Ton balığının yağını süzdükten sonra derin bir kaba alıp bir çatalla ezin. Üzerine mayonez, limon suyu, kıyılmış dereotu, kapari ve tuz ekleyip karıştırın. Servis kabına alıp limon dilimleri ve dereotu yaprakları ile süsleyerek ikram edin.

----------
Kabaklı Dip Tarifi:
  • 2 adet orta boy kabak 
  • 2 diş kıyılmış sarımsak
  • 300 gram light beyaz peynir 
  • 2 çorba kaşığı yoğurt 
  • Tuz 
Kabakları rendenin ince kısmıyla rendeleyin. Yapışmaz yüzeyli bir tavaya alıp pişirin. Üzerine sarımsakları ilave edin. Kabaklar suyunu çektikten sonra ocaktan alın. Soğuduktan sonra servis tabağına alıp üzerine ezilmiş beyaz peynir, yoğurt ve tuz ekleyerek servis yapın.

---------
Kerevizli ve Yeşil Zeytinli Dip Tarifi:
  • 4 çorba kaşığı rendelenmiş kereviz 
  • 10-12 adet yeşil zeytin 
  • 3 çorba kaşığı krem peynir 
  • Bir buçuk su bardağı yoğurt 
  • 1 çorba kaşığı mayonez 
  • Tuz 
Krem Peynir, yoğurt ve mayonezi bir kaba alıp iyice çırparak karıştırın. Üzerine rendelenmiş kereviz, çekirdekleri çıkarıldıktan sonra incecik kıyılmış yeşil zeytin ve tuz ekleyerek servis yapın..











Perşembe, Ağustos 18

Gidelim buralardan

Her isteyene 30 bin TL hibe!


Hani hep “Kaçsam, şehrin derdini denize döksem, kendim ekip kendim biçsem” deriz de sonra “Nerede o imkân” diye omuzlarımız düşer ya... 
Müjde! O an geldi. 
Devlet buna niyetlenen herkesin cebine 30 bin lira para koyacak. 
Niyet tamam, şartlar uyuyor, ciddiyette de bir sıkıntı yoksa 
buyurun size yedi adımda köye yerleşme rehberi...


1- YERİ İYİ SEÇİN
İster köyünüze, ister gönlünüzde yatan yere... Hiç fark etmez, dikkatli olmalısınız: Seçtiğiniz yere HES, maden, hatta Kaz Dağları’nda olduğu gibi petrol arama izni bile verilmiş olabilir. Sonra desteğini aldığınız devletle papaz oluverirsiniz, şimdiden söylemesi... 


2- DOMATES Mİ KUZU MU?
Desteklenecek projeler şunlar: Bitkisel üretim, hayvansal üretim, yöresel tarımsal üretim, tıbbî ve aromatik bitki üretimi, işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine yönelik projeler. Yazacağınız projenin kabul görmesinde ‘uygun havzaya uygun ürün’ kilit rol oynayacak. Çok yağış alan bir bölgede az su isteyen bir ürünün, az su olan bir yerde çok su isteyen bir ürün tarımının pek manası yok mesela. 

3- DEVİR, ETİKET DEVRİ
İşin sorumlusu Tarım Bakanlığı. Projenizi yazmadan önce, şartları iyi öğrenin. Uygulama tebliği henüz yayımlanmadı ama yakından takip edip mutlaka hatmedin. Devir, etiket devri. Söz konusu proje oldu mu yazacağınız her cümlenin önemi var. Bunun için il tarım müdürlüklerinden destek alın. Hangi bölgede ne üretiminin teşvik edildiğini bilmek projenizi dört başı mamur hazırlamanızı sağlayacak. 

4- NE KADAR EKMEK...
Diyelim ki buraya kadar kazasız belasız geldiniz. Teklifiniz kabul gördü. Ama bir anda cebinize 30 bin liranın gireceğini düşünmeyin. Size bir miktar avans verilebilir, bu mümkün. Proje bir program doğrultusunda desteklenecek. Proje ilerledikçe para gelecek. 

5- TAPU DİYE TUTTURMAYIN
30 bin lira aslında çok kritik bir miktar. Diyelim ki Burdur, Isparta civarında lavanta ekmeye karar verdiniz. Gidip hemen oralarda tarla falan satın almaya kalkmayın. Parayı toprağa gömüp sonra o toprağa ekecek tohum paranızın kalmaması yazık olur. Kiralamak da bir çözüm. Unutmayın, temel amaç hayatınızı değiştirmek değil, belirlenen alanlarda üretim artışını teşvik etmek.

6- TASI TARAĞI TOPLARKEN...
30’lu yaşlardaysanız büyük ihtimalle çocuğunuz da var... Okulu hesaba katın. Geçiminiz için gerekli aylık miktar (daha önce deneyenlerin ortak görüşü, mutfak masrafı + kira, faturalar dahil 1000 lira). Bir de geride kalacak yakınlarınızı ikna etmeniz gerekecek.



PROJENİN 5N 1K'SI

NE: Projenin adı vatana-millete umut verici kelimelerden oluşuyor: Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Genç Çiftçi Projeleri’nin Desteklenmesi. Kim yazmışsa bravo, şiir gibi!

NEDEN: Kâğıt üstünde amaç, ‘genç çiftçi girişimciliğini desteklemek’... Siz bunu ‘çökmek üzere olan tarımı ayağa kaldırmaya çalışmak’ olarak okuyun. Çünkü son 25 yılda, yeşil mercimek ekim alanı yüzde 94, tütün yüzde 69, nohut yüzde 60, kuru fasulye yüzde 48, patates yüzde 25 daraldı. Canlı hayvan, kurbanlık, karkas et ve saman ithalatçısı durumundayız. 78 milyonu beslemek için kala kala yaklaşık 6.2 milyon köylü kaldı. 

NEREDE: Bu işi yapmak isteyeceğiniz yerin nüfusu 20 bini geçmemeli. Türkiye’de buna uygun yaklaşık 300 ilçe var. Köy sayımızsa 16 bin. Desteklemeler tarım havzalarına göre yapılıyor. www.tarim.gov.tr/Konular/Tarim-Havzalari adresinden hangi havzada, hangi üretimin teşvik edildiğini öğrenebilirsiniz. 

NE ZAMAN: Bu destek 1 Ocak 2016 - 31 Aralık 2018 arasında yapılacak. Yani iki yılda yaptınız yaptınız. Yapamadınız, “Nerede o imkân” diye hayal kurmaya devam. 

NASIL: Devlet bu iş için 30 bin liraya kadar hibe verecek. 

KİM: Metinlerde geçen genç çiftçiden kasıt 18-40 yaş arasında olanlar.




Çarşamba, Ağustos 17

NEGATİF ENERJİDEN NASIL KURTULURSUNUZ?


Stres, bunalım, depresyon yada can sıkıntısı yaşıyorsanız. 
Meditasyon yapmayı bilmiyorsanız yada konsantre olamıyorsanız aşağıdaki 10 basit yöntemi sıkıntılarınızdan kurtulmak için bir araya getirdik.
Bunları birer basamak olarak kullanabilirsiniz.



1.TOPRAKTA YÜRÜMEK:
Topraktan enerji alırız,üstümüzde biriken negatif enerjiyi ise toprağa verir,boşaltırız. Toprakta çıplak ayakla 5 dakika yürümek üzerinizdeki negatif duygu ve düşüncelerin toprağa boşaltılmasına yardımcı olur,enerjinizi dengeler,kan dolaşımını hızlandırır ve stresinizi alır. Çünkü toprağın içinde bulunan biyoenerji bu şekilde vücudunuza geçer ve dengelerinizi yeniden düzenler.Böylece siz de en az 5 dakika çıplak ayakla toprak üzerinde yaptığınız bir yürüyüş sonrasında kendinizi rahatlamış hissedersiniz.




2.KÖKLENME:
Köklenme reiki öğretisinden gelme bir tekniktir. Depresyondaki insanlara çok iyi gelir.Bu yöntemle dünya ile bağlantımız güçlenir.Köklenme çalışmasını şu şekilde uygulayabilirsiniz.Ayakta gözleriniz kapalı,ayaklarınız omuz genişliğinde açık ve gözleriniz kapalı bir şekilde durun. Tüm ayak parmaklarınızı hissedin. Sonra tepenizden bir ışık demetinin tüm vücudunuzdan geçerek,toprağın derinliklerine kök saldığını hayal edin. Tüm bedeninizin toprağa kök saldığını düşünün.Bu çalışmayı yaparken hafifçe yaylanabilirsiniz. Bu çalışmayı her gün düzenli olarak yapmak sizi dünyaya hem maddi hemde manevi olarak çok bağlayıp,köklendirecektir.

3.AROMALI MUMA BAKMAK:
Tratak meditasyonu  göz seviyesinde bir mum ışığına bakarak, zihni boşaltmaya yarayan bir meditasyon biçimidir.Bu meditasyonu nasıl yaparız? Önce derin ama sakin nefesler almaya başlayın, göz hizanıza bir mum yerleştirin ve gözleriniz yaşarana kadar mum alevine gözlerinizi kırpmadan bakın. gözleriniz yaşarınca gözlerinizi kapayın ve sonra mum alevi kaybolana kadar bakmayı sürdürün. 15-20 dakika yapılan bu meditasyon ie hem konsantrasyonunuz artacak hem de ruhsal olarak kendinizi dinlenmiş hissedeceksiniz. 

4.YOGA:
Yoga, vücudumuzda biriken negatif enerjiyi atmamızı sağlar.İçinde her zaman olan mutluluğa ve huzura açılan bir penceredir.Yoga sizi daha mutlu daha pozitif ve daha huzurlu bir insan yapar.









5.YÜRÜYÜŞ YAPMAK:
Yürüyüş yaptığımızda vücudumuz "endorfin" adı verilen bir mutluluk hormonu salgılar.Düzenli yürüyüş yapan insanlar daha mutludurlar,çevresindekilere karşı daha anlayışlı olurlar ve pozitiftirler. Yürüyüş yaparken kan dolaşımının neredeyse 2 katına çıkmasından dolayı oksijen beyne daha fazla gider.Böylece konsantrasyonumuz artar ve daha pozitif düşünmeye başlarız.

6.DENİZDE YÜZMEK:
Uzmanlar insan sağlığının mevsimlerle yakından ilgili olduğunu söylüyor.Genellikle güneşli havalarda insanlar daha mutlu ve pozitif olurlar. Yüzmek zaten insan vücuduna karşı çok yararlı bir aktivitedir. Deniz suyu ise özellikle güneşle birleşince bir çok hastalığa karşı koruyucu etki barındırı.Denizde yüzerken salgılana hormonlar insana huzur verir zihni dinlendirir.Böylece zihnimiz ve bedenimiz negatif enerjilerden arınır.

7.AKVARYUMA BAKMAK:
Uzmanlar akvaryumda balık beslemenin insanları rahatlattığını söylüyor.Hatta güzel dizayn edilmiş bir akvaryuma bakmanın stresi azalttığı düşüncesindeler.


8.MASAJ:
Masaj , vücudun enerji kanallarını harekete geçirerek kendini yenileme sürecini hızlandıran bir uygulamadır. Stresten ve depresyondan arınmak için uygulanan en keyifli yöntemlerden birisidir. Masaj kan dolaşımını hızlandırır ki bu zaten bir çok rahatsızlığın kendiliğinden çözümü demektir. Yorgunluğun giderilmesinde, gerginliklerden kurtulmada oldukça etkilidir.








9.ADAÇAYI TÜTSÜLEMEK:
Adaçayı’nın Uzakdoğu felsefesine göre negatif enerjileri olduğunuz ortamdan temizlemek gibi bir olayı varmış. Bu tütsüler için de geçerli tabiki. Ama sadece 1 dal adaçayını yaktığınızda bile odanın negatif enerjilerden temizlendiğini düşünün.

10.ÖRGÜ ÖRMEK:
Örgü örmek hem zihni rahatlatmayı hemde bunamayı geciktiriyor. Uzmanlar örgü örmenin psikolojik terapi ve meditasyon yerine geçtiğini söylüyorlar.

Salı, Ağustos 16

Sucu Kız Gülru

Caddede Su Satan Gülru'dan Satış Eğitimi Aldık
Şimdi 13 yaşında bir küçük kız size satış eğitimi mi verdi? Vay halinize sözlerini duyar gibiyim. Ama DEĞERLİYDİ ve sizin de okuyunca hak vereceğiniz yıllarca edinilemeyen deneyimleri bize feyz verdi.  
Gülru'nun cadde'de su satmaya başladığı gün işe başlamışım. Gülru'yu cadde üstüne koyduğu suları satarken görüp bir kaç su aldım. Sonra bir kaç kez daha aldım. Camdan bakarken Gülrunun sürekli aynı motivasyonla (iki ışık arasında gücünü toplayarak) kırmızı ışıkta su satmasına tanık oldum. Gülru'yu davet edip motivasyonu ve hevesini öğrenmek istedim. Sapık gibi görünmemek için Ezgi ismindeki çalışma arkadaşımdan ofise davet etmesini rica ettim. Gülru geldi. Hikayesini dinledik. Biz 4 kardeşiz. Babamın tekstil işinden kalan penyeleri Metro'da satıyorduk. Kendimize "5 Lira sigaradan ucuz" sloganını bulmuştuk. (Hedef kitlesinin anladığı dilden konuşmuş) Midye satan biri su satıyordu. O 1 hafta tatile gidince su satmaya başladık. Sonra midyeci geldi ve bizi kovdu. O Metro koridorunda satıyordu. Aklıma girişe gitmek geldi. Böylece hem çıkanlara hem de girenlere ilk biz satış yapıyorduk. (Rekabette tıkanmış ve yeni ve daha iyi bir yol bulmuş) Bunu gören Midyeci yeğeni ve 1 arkadaşını çağırıp onların sattığı yerde su sattırmaya ve Gülru'lara sataştırmaya başlamış. (Onlar yine yılmamış.) 2 kardeşi penye'ye dönmüşler. Gülru Atatürk Caddesi Kozyatağı girişinde evlerine yakın yerde su satmaya başlamış. Neden dediğimde öncelikle güvenlik, eve yakınım dedi ama en önemlisi su ısınmasın diye ablası sürekli su tedariği sağlıyormuş.(Tedarik'in zamanlaması ve ürüne göre soğuk veya taze olması önemli) Caddede satarken yayalar çok su almıyormuş ama arabada olanların uzun süre sıcaktan bunaldığını düşünerek arabalara satmaya başlamış. Işık sarı olduğunda suları hazırlıyor sonra koşarak arabaların arasına dalıyormuş. Sonra zaman içinde ki "2 haftada" hangi araba su alır? suratında yorgunluk olan mı alır yoksa sakin olan mı alıra göre gideceği arabayı önceliklendirerek daha fazla satış yapmaya başlamış. (segmentasyon yapmış ve ihtiyaç anını tespit etmiş.) Cuma günü çok önemliymiş. Cuma namazından sonra herkes ya yardım amaçlı ya da cuma namazı sonrası susuz kaldıkları için su alıyormuş. O yüzden bu saatte çok çalışıp tüm gün sattığımı 1 saatte satıyorum diyor. (rekabet avantajını sağladığı anda tüm enerjisiyle maximum fayda sağlıyor)
Gülru'ya bunları yazıp hazırlar bize pzts anlatır mısın dedim. Bilgisayar vardı ama kırıldı tamirde kağıda yazsam olur mu dedi. Tabi dedim. Siz şimdi bunu neden yapıyorsunuz ki dedi. İnsanlar büyüyünce deneyimlerinden dolayı maalesef çaresizlik üzerlerine yapışıyor. Sen yılmadan önündeki engelleri aşmışsın, bunları görüp biz de senin gibi olmaya çalışabiliriz dedim. Ayrıca deneyim satmak daha değerlidir. Sen bunu bize anlatınca tüm günde kazandığından çok fazla parayı kazanabiliyorsun dedim. (Günde 70 TL kazanmak için 70 Tane su satıyor) Neyse ki ikna oldu.  
Aslında benim motivasyonumda çocukluğumdaki Babamın esnaf komşusu Rasim amcanın davranışı etkendi. Rasim amca ben 8-10 yaşlarındayken bana bir kutu Tipitip sakızı alırdı. Ben de onları sokakta satardım. İş çok iyiydi. Çünkü sıfır maliyetle %100 kar:) Sonra niyet çektirdiğim zamanlarda niyet çeker kazandığı Teksas Tommiks'leri sahaftan aldığım paranın daha düşüğüne geri satıp, bana kar ettirirdi. Hala Rasim amcayı rahmetle anarım. Kendime sözüm de; sokak satıcılarından ihtiyacım olmasa da bir şeyler almak oldu. Onların heveslerini desteklemek ve bir nebze bir şeyler paylaşmak. 
Çok uzatmayayım. Gülru bugün bize geldi ve deneyimlerini aktardı. Ben UMUDUMU kaybedersem artık Gülru var. Onu hatırlar tekrar koşmaya devam ederim. 
Yaşı tutsa kesin birlikte çalışmak isterdim. Gülru'ya ekip olarak bir notebook hediye ettik. Belki deneyimlerini yazar ve ilerde iyi bir satış eğitimcisi olur. 
Küçük mü? Hayır! Olgun ve en önemlisi yılmadan deniyor iyileştiriyor çalışıyor. Bence DEĞERLİYDİ. Ne dersiniz?

CV hazırlarken nelere dikkat etmelisiniz?



CV, iş hayatınızın yazılı özetidir. Gelecek işinize ulaşmanın ilk adımıdır, CV’nizi ne kadar iyi yazarsanız; aynı oranda ilk adımı başarıyla tamamlamış olursunuz ve iş görüşmesine 1-0 önde başlarsınız. Ancak CV yazmak o kadar kolay değildir. Yapılan bazı basit ve gereksiz bilgi yanlışları her şeyi bitirebilir. Eğer CV’nizin doğruluğundan emin değilseniz, CV’de bilgi kirliliği olduğunu düşünüyorsanız; haberimiz CV’nizi düzenlemeye yardımcı olacaktır.



İstemediğiniz yerde bulunmazsınız
Bir işe başvuruyorsanız, o işi istiyorsunuz demektir. Cümleler boyunca bunu anlatmanıza gerek yok. Ancak bir önceki işinizden tamamen farklı bir sektöre geçecekseniz neden bu işi istediğinizin özetini yazabilirsiniz. 

Kişisel bilgilerinizi yazmayın
CV’nizde medeni durumunuzu, dininizi veya TC kimlik numaranızı yazmanıza gerek yok! Çünkü artık işveren tarafından bunların sorulması tarih oldu. Sizin kişisel bilgileriniz ne yaptığınızla belirlenir.

Hobileriniz önemsiz
Bu detay kimsenin umrunda değildir. Haftanın her günü koşuya, haftasonları Sapanca Gölü’nde balık tutmaya gitmenizin veya etamin kurslarını takip ediyor olmanızın iş başvurunuzla bir ilgisi yoktur. Sadece zaman kaybına sebep olur.

Yalan bilgiye yer yok
CV’nizde yapmadığınız işleri yapmış gibi göstermeyin. Emin olun ki işverenler sizinle görüşmeden önce sizi sizden daha iyi tanımış olurlar. İş görüşmeniz başlamadan bitebilir. Dikkatinize. 

Yaşınızı belli etmeyin
Eğer başvurduğunuz şirketteki uygun olan pozisyonda belli bir yaşın üzerindeki adaylara yer yoksa ve siz o barajın üzerindeyseniz, lise ve üniversiteden mezun olduğunuz yılları silin. 


Bilgi kalabalığından ve fazla yazıdan kaçının
İşe alım yapan yöneticiler, her pozisyon için ortalama 75 iş başvurusu alırlar ve bu yöneticiler sadece bu işle meşgul değiller. Aynı zamanda kendi işleriyle de ilgilenmek zorundalar. Bu nedenle uzun ve detaylı değil; kısa ve öz olun.

CV’niz için sayfa düzeni ve yazı tipi edinin
CV’nizin sayfa düzeni, yazı tipi, harf büyüklüğü içerik kadar önemlidir. Örneğin 20 puntolu Comic Sans gibi ciddiyetten uzak ve Times New Roman gibi eski moda yazı karakterini kullanmayın. Uluslarası geçerli bir CV sayfa düzeni bulun ve onu kullanın.

1. ve 3. tekil kişiler olmamalı
Ben, benim, o, onun vb. zamirleri kullanmanız yersizdir. Özne+nesne+yüklem düzenli cümle kurgusuna bağlı kalmayın çünkü sizin CV’nizin ’sizden’ bahsettiği çok açık! 3. tekil kişiden bahsetmeniz gerekiyorsa şayet kişinin ismini yazın.

Sizi temsil edecek bir e-mail adresi edinin
qarisma@hotmail.com, dadlu_jojuq@windowslive.com ya da senisefiyomserqan@yahoo.com tarzı gençlik fırtınasına kapılıp aldığınız e-mail adreslerinizi tarihe gömün ve adınızın ve soyadınızın yazılı olduğu sade bir e-mail adresi edinin. Eğer hala bu tarz bir e-mail adresine sahipseniz hemen değiştirin. Bu işlem 1-2 dakikadan fazla uzun sürmez. Endişelenmeyin. 

Sosyal ağ hesaplarınızı yazmayın
Günümüzde artık sosyal ağların ve siber alemin gerçek hayattan farkı yok. Kendine özgü kuralları ve evrensel ahlakı oluştu. Siz de bu dünyanın içinde olduğunuzu CV’nizde belirtebilirsiniz. Ancak size ait her sosyal ağ hesaplarınızı CV’nize yazmanıza gerek yok. Gelecekteki işinizle bir bağlantısı olmayabilir. Profesyonel iş hayatıyla alakalı olan, örneğin; LinkedIn hesabınızı yazabilirsiniz, bu aynı zamanda resmi olmayan dijital CV’nizdir. İş görüşmeleri için sizin destekleyiciniz olur.

Yazı dilinize özen gösterin
Yazı diliniz ne Servet-i Fünun Edebiyatı dili kadar ağdalı ne de arkadaşlarınızla arasındaki diyalog gibi sıradan olsun. Kendinizi kağıt üstünde de kanıtlamak istiyorsanız, düzgün ve duru bir Türkçe kullanın. İş görüşmesinde işverenler tarafından bu detay dikkate alınacağından emin olun.


Kendinizi satmaya çalışmayın
"İnsanlarla iletişimim kuvvetli", "Oldukça düzenli ve hevesliyim", "Takım çalışmalarına liderlik ederim" gibi sıfatlar sizi yansıtmıyorsa onları kendinize yüklemeyin. Çünkü işe alınsanız bile patronlarınız kısa bir süre içerisinde sizi tanıyıp öyle birisi olmadığınıza karar verdikleri anda yeni iş hayatı serüveniniz kısa sürebilir. Kendiniz olun!


Verileri kullanın 
Bir önceki şirkette yaptığınız iş ve işlerin sonuçlarını iyi, güzel, büyük, küçük, başarılı, başarısız gibi belirsizlik ifade edecek kelimeleri kullanmaktan kaçının. Onun yerine çalışmalarınızın başlıklarını kullanın ve sayısal verilere dayandırarak sonuçlarını açıklayın.