Pazartesi, Nisan 11

Bunları Biliyor muydunuz?



Doğru bildiğimiz yanlışlar...




Durumu, anı değerlendiren çok güzel atasözlerimiz var.
Bazen denk geliyor ve tam da "O" an için söylenmiş diyebileceğimiz, senelerin tecrübesi ile dillenmiş ve yeri gelince de hızla kullanılan atasözlerimiz..
Ancak hayatta pek çok şey gibi kullanıldıkça deformasyona uğramış olanlar var ki, gerçek anlamlarından çok uzakta kullanılıyorlar.
İşte bunlardan bazıları..



1. "Güzele bakmak sevaptır" değil, "Güzel bakmak sevaptır".
2. "Azimle sıçan duvarı deler" değil, " "Azimli sıçan (hayvan olan) duvarı deler"
3. "Göz var nizam var" değil, "Göz var izan var"  (İzan: anlayış, anlama yeteneği. Nizam: düzen, kural)
4. "Aptala malum olurmuş" değil,  "Abdal'a malum olurmuş"
5. "Kısa kes Aydın havası olsun" değil, "Kısa kes Aydın abası olsun" (Aba 
bir giysidir ve Aydın efesinin abası kısa ve dizleri açıktır)
6. "Su uyur düşman uyumaz" değil,  "Sü uyur düşman uyumaz" (Sü: asker)
7. "Saatler olsun" değil, "Sıhhatler olsun" (Sıhhat: sağlık)
8. "Su küçüğün söz büyüğün" değil, "Sus küçüğün söz büyüğün"
9. "Elinin körü" değil, "Ölünün kûru" (Kûr: mezar, gömüt)
10. "Sıfırı tüketmek" değil,  "Zafiri tuketmek" (Zafir: soluk)
11. "Eni konu" değil,  "Önü sonu" 
12. "Geçti Bolu'nun pazarı, sür eşeği Niğde'ye" değil"Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye" (Bor: Niğde'nin ilçesi)
13. "Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz" değil, "Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz" (Ane: Bağdat'ta bir uçurum. Yar: uçurum)
14. "Haydan gelen huya gider" değil, "Hayy'dan gelen Hu'ya gider" (Hayy, Hu: Allah'ın isimleri)
15. "Fukaranın düşkünü beyaz giyer kış günü" değil, "Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü" (Daha önce iyi bir durumda olan kişi bu konumunu kaybettiğinde uygun olmayan, yersiz davranışlarda bulunur)
16. "Altı kaval, üstü şişhane" değil, "Altı kaval, üstü şeşhane" (Kaval: namlu mermiyi nereye atacağı çok da kestirilemeyen düz bir borudur. Şeşhane: mermiyi atış ekseni etrafında döndürerek çok daha hassas nişan almayı sağlayan altı yivli namludur)











Pazartesi, Nisan 4

HAYAT YİNE DE BİR HEDİYE

90 Yaşındaki Bir Kadından Öğütler :


1. Hayat adil değil ama yine de güzel!
2. Hayat o kadar kısa ki, birisinden nefret ederek vakit harcama.
3. Kimse ama kimse, kendini çok ciddiye almamalı!
4. Kredi kartlarını her ay düzenli öde.
5. Her tartışmayı kazanmak zorunda değilsin. Bazen kabul et, gitsin.
6.Birisinin omzunda ağlamak, yalnız ağlamakdan daha iyi gelir.
7. İlk maaşından itibaren, emeklilik için para biriktirmeye başla.
8. Konu çikolata olunca, direnmek gereksizdir.
9. Geçmişinle barış ki, geleceğini zehir etmesin.
10. Çocuklarının seni ağlarken görmesinde sorun yok.
11. Hayatını, başkalarının hayatı ile kıyaslama. Hangi koşullardan geçerek buraya geldiklerini bilemezsin.
12. Eğer ilişkinin bilinmemesini istiyorsan, o ilişki içinde olmamalısın.
13. Mutlu bir çocukluk yaşamak için hiç bir zaman geç değil. Yeniden çocukluğunu yaşamak tamamen sana bağlı ve kimse de karışamaz!
14. Hayatta neye tutku duyuyorsan peşinden gitmeli ve bu yolda ‘hayır’ı bir cevap olarak kabul etmemelisin.
15. Güzel mumlarını yak, güzel çarşaflarını ser, çeyizindeki yemek takımını kullan. Özel günleri bekleme, bugün gayet de özel!
16. Mor giymek için daha da yaşlanmayı bekleme, eksantrik olmanın tam sırası!
17. Çok kötü olaylardan sonra şöyle düşün: “5 yıl sonra bu olayın bir önemi olacak mı?”
18. Herkesi ve her yapılanı bağışla.
19. Başkalarının, senin hakkında ne düşündüğünden sana ne!
20. Ne demişler; zaman her şeyin ilacı! Zaman ver.
21. Durum ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, değişecek.
22. Hasta olduğunda işin sana bakmayacak, arkadaşların bakacak. Bağlarını koparma, dostlarına zaman ayır.
23. Mucizelere inan.
24. Unutma, seni öldürmeyen şey, seni güçlü kılar.
25. Her gün mutlaka dışarı çık, mucizeler her yerde!
26.Hayatı çok fazla sorgulama, harekete geç ve gerekeni şimdi yap.
27. En iyi şeyler henüz gerçekleşmeyenler, umudunu kaybetme.
28.Ne yapacağını bilemediğinde derin bir nefes al, iyi gelecektir.
29.Güzel bir pakette ve kurdeleyle bağlı değil ama

HAYAT YİNE DE BİR HEDİYE


Cumartesi, Nisan 2

2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü

Farkında olalım...


‪#‎2nisan‬ ‪#‎dünya‬ ‪#‎otizm‬ ‪#‎farkındalık‬ ‪#‎günü‬ ‪#‎autism‬ #otizmemaviisikyak  ‪#‎otizmemaviışıkyak‬ #otizmliyiengelleme 


Bir Avukatın İsyanı

Şu durumu normalleştirmeyelim artık...

Çok fazla söylenebilecek bir şey yok!
Ya da aslında söylenecek çok şey var da, insanın dili varmıyor, içi almıyor.
Av. Feyza Altun Meriç'in yazdıklarını okurken gözyaşlarımı durduramadım. 
İçim acıdı.  Bir şey yapamıyor olmanın çaresizliğini iliklerimde hissettim.
Bu ve benzeri olaylar artık medyada daha çok gündeme geliyor. Zaman zaman, bazı olaylarda toplum olarak çok tepki veriyoruz ama maalesef sonra unutuyoruz. Tepki verilmeden, haberimiz bile olmadan yaşanan binlerce vaka var. 
Üstünü kapatıyoruz, yok sayıyoruz, duymazdan, görmezden geliyoruz. Vakalar medyada paylaşıldıkça, biz tepki vermez, gereğini yapmazsak, olaylar normalleşmeye başlayacak.
Ne zaman bir duruş sergileyeceğiz?
Kendi yakınımızın başına gelince mi?
Çok geç olmadan harekete geçme zamanıdır!!!
Şu durumu normalleştirmeyelim artık...
----------------
Çorum’da bir çocuk. 7 yaşında başlıyor tecavüz. Babası, amcası ve ağabeyi tarafından. Tam 5 sene sürüyor ve çocuk babadan hamile kalıyor.
Baba diyor ki: “Ben eşimle ilişkiye girdiğimde spremlerimi karımın kıyafetine silerdim o da sağa sola atardı. Kızım giymiştir onları, kesin oradan hamile kaldı.”
Amca diyor ki: “Zorla değil kendi isteğiyle ilişkiye girdik. Hatta sürtünme diyelim.” Sonra ifadesini değiştiriyor:” Biz aileden suçu bir kişinin üstlenmesine karar verdiğimiz için ben öyle dedim. Yoksa ben bir şey yapmadım”.
Abi diyor ki: “Ben zaten o zamanlar Çorum’da değildim ayrıca psikolojik tedavi görüyorum”
Hani hepsini özrü kabahatinden beter.
Daha beterini yazacağım şimdi.
İddianameyi okudum. Okurken dizlerime vurmaktan dizlerimi morarttım.
Çocuk ifadesinde babasının ve ağabeyinin kendisine bir defasında biri önden biri arkadan olmak sureti ile aynı anda tecavüz ettiklerini, amcasının , babasının ve ağabeyinin 5 senede toplamda ayrı ayrı 60’dan fazla kez olmak üzere kendisine tecavüz ettiklerini; babasının zaman zaman evdekileri dışarı yollayarak kendisiyle yalnız kalmaya çalıştığını, hatta bir keresinde amcasının yine kendisine tecavüz edeceğini anladığında saklandığını ama amcasının kendisini bulup zorladığını ve kendisine pornografik içerikli görüntüler izlettiğini ve daha bir çok ayrıntıyı anlatmış.
Çocuğun arkadaşları, çocuğun, kendilerine de bu olayları anlattığını korktuklarından bir şey söyleyemediklerini ve de babasının çocuğa “Aşkım, balım, bu evde sen, ben, bi de yatak olsun anneni boşayıp seni alacağım” dediğini, amcasının “Bu hayatta bi ikimiz bir de yatak olsun” dediğini söylemişler.
Haricen aldığım bilgiye göre ise şahıslar önce tutuklanmış ve sonra “esneklik nedeniyle kızlık zarı bozulmamıştır” raporu gelince tutuksuz yargılanmalarına karar verilmiş. Ben sorarım size meslektaşlarım. Kızlık zarının bozulmaması cinsel istismarı hafifleten bir sebep mi? Çocuk bu kadar ayrıntılı ifade verirken ve zaten adı üstünde “esnek olduğu için bozulma olamayabileceği” saptanmışken mantık nedir? Hadi yine iyisiniz kızınız bakire!
Ayrıca çocuğa psikolojisi iyi değildir raporu alındığı için de tutuksuz yargılama kararı pekişmiş olabilir. Peki başka bir sorum daha var. Babası, abisi ve amcası, yani pek çok kadının ve erkeğin hayatında önemli ve kıymetli yer tutan bu üç akraba tarafından ve hatta bazen aynı anda tecavüz edilen 7 yaşındaki bir çocuğun psikolojisi nasıl bozulmaz?
Ne yapılacaktı? “Çocuk mental olarak hasta, iftira atıyor, zaten zarı da bozulmamış” denip örtbas mı edilecekti?
Ne zaman ki kızın hamile olduğu ortaya çıkıyor tekrar tutuklama gerçekleşiyor, derhal kürtaj yaptırılıyor ve ilk duruşmanın görülmesiyle olay medyaya yansıyor. Yani daha önce gizlilik kararı vs. derken bunca zaman olay saklanmış.
Peki, olay ilk yargıya yansıdığında devlet korumasına alınsaydı da travması bir de gebelik ve kürtajla pekişmeseydi ne olurdu!!? Ne olurdu??
Aklım, ruhum, hücrelerim olayı idrak edemiyor.
Ülkemizde bu tür olayların faillerinden çok bunları konuşanlar daha çok eleştiriliyor. Afaroz ediliyor. Pek çok şeyle suçlanıyor.
Bilmiyorum şimdi anlam buluyor mu Diyanet’in 9 yaşındaki öz kızına şehvet duyan baba fetvasını eleştirmemiz? Biliyor musunuz Türkiye’de ensest var! Ensest! Bu konuyu dini liderler ve kurumlar, siyasiler , milletvekilleri, STK’lar vakıflar dernekler herkes ama herkes sıfır tolerans göstererek kınamalılar (ki kınayan ve bu konuda çalışan herkesten Allah razı olsun). Bir ufacık minicik boşluk, bir küçük aralık bırakmamalılar. Bunun şakası yok! Aması yok!
Biz avukatlar, hakim savcılar biliyoruz elbette bunları. Bazen şikayetlerin nasıl geri çektirildiğini, delillerin nasıl karartıldığını… Bazen çaresiz kalıyoruz. Ama insanımız gözünü ne zaman açacak da ensestle savaşacak, bilinçlenecek , anne baba olmanın maneviyatını kalbinde hissedecek?!
Bir panelimde, katılımcılardan biri söz alıp, senelerce aynı evde yaşadığı bir erkek tarafından ( baba ya da ağabey hangisi olduğunu soramadım, sormaya gönlüm elvermedi) sistematik olarak istismar edildiğini, geceleri korkudan tuvalete gidemediği için odasına tuvaletini yaptığını gözlerinde yaşlarla anlatmıştı.
Sosyal medyadan, mesajla maille her gün abi/baba/amca/kuzen taciz ve tecavüzüne uğrayan kadınların mesajlarını alıyorum.
Seslerini duyun bu kadınların. Enseste gözünüzü dört açın. “Ama her yerde mi oluyor ki bunlar münferid olaylar” demeyin. Çünkü münferid değiller.
Dosya ile birebir ilgilenen ve bana her türlü bilgiyi sağlayan Çorum Barosu Başkanı Sn. Av. Altan Akpınar’a aynı zamanda bu dosya ile ilgilenen ve ilgilenmeye devam edecek tüm meslektaşlarıma şükranlarımı sunarım.
Av. Feyza Altun Meriç