Çarşamba, Ağustos 30

Sensiz eksiğiz biz..


Mustafa Kemal Atatürk'ün naşı İstanbul'dan ayrılıyor, Ankara'ya götürülecek.
İnsanlar üzüntülü, hüzün var her yerde...
Karaköy'den geçerken birdenbire,
'Çıt' diye bir ses...
Çıt! Çıt! Çıt!
Aaa!
Gökyüzünden düğme yağdı biliyor musunuz?
Düğme yağdı gökyüzünden!
Atatürk'ün o bayrağa sarılı tabutuna düğme yağdı...
Rengârenk düğmeler!
Düğme yağıyor! Çıt! Çıt! Düğme yağıyor!
Herkes yukarı baktı!
O caddedeki dükkânlarda, bürolarda
Türkiye Cumhuriyeti'nin Yahudi vatandaşları var pencerelerde...
Ve Yahudi kardeşlerimiz, ülkenin Yahudi vatandaşları, önderlerini, bu güzel insanı kendi (matem) geleneklerine göre "gömleklerinin ceketlerinin düğmelerini kopararak" uğurluyorlar...
Nasıl bir görüntü...
Atların çektiği top arabasında Mustafa Kemal Atatürk'ün tabutu ve üstüne rengârenk düğmeler yağıyor, pencerede gözüyaşlı insanlar...
Gömleklerin, ceketlerin düğmeleri kopartılarak uğurlama ne demekmiş biliyor musunuz? 
"BEN SENDEN SONRA EKSİĞİM"

Pazartesi, Temmuz 3

FIRSATLARI KULLANMAK




Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu.... 

BANKA SOYGUNU ile ilgili görsel sonucu

Soygunculardan biri bankada kilere bağırır: “Kımıldamayın. Para devletindir, ama hayatınız sizindir.”
Herkes sessizce yatar… Bunun adı “Zihin Değiştirme Kavramı”dır. 
Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…

Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır. Ama bacaklar ortada... Soyguncu bağırır: “Edebini takın. Bu bir soygun, ırza geçme değil!”

Bunun adı “Profesyonellik”tir. İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!

Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atmışlar. Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk): “Abi, hadi şu paraları sayalım,” der. Daha yaşlı olanı der ki: “Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı? Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”

Buna “Deneyim” derler! Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemlidir.



BANKA MÜDÜRÜ ile ilgili görsel sonucuSoyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş. Şef demiş ki: “Durun hele Müdürüm. Alacaklarını aldılar. Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?”

Buna “Dalgayı yakalamak” derler. Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!

Müdür der ki: “Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu. Ne eğlenirdik!”

Buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler. Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.





BANKA SOYGUNU ile ilgili görsel sonucuAkşam TV haberleri bankadan 100 milyon dolar çalındığını açıklamış!
Çaldıkları paranın çok daha az olduğu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı… Tekrar tekrar saymışlar. Bakmışlar hepsi topu topu 20 milyon! Çok kızmışlar bu işe:

“Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik. Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü. Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”






Bu “Bilgi altından daha değerlidir” demektir…

FİLOZOF ile ilgili görsel sonucuBanka Müdürü çok mutludur. Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için.

Buna “Fırsatları kullanmak” derler. Kazanmak için risk almak gerekir.



PEKİ, GERÇEK SOYGUNCULAR KİMLER ŞİMDİ?

Cuma, Haziran 30

L A V İ N İ A


Özdemir Asaf’ın Lavinia şiirini bilmeyen yoktur. 
‘Adını gizleyeceğim sen de bilme Lavinia’ dizeleriyle gönüllerde yer eden bu şiire
 ilham olan bu gizli kadını hiç merek ettiniz mi? 
Bu şiirin ortaya çıkış hikayesini irdeleyince içinden muazzam bir aşk hikayesi çıktı.




Özdemir Asaf, Lavinia’yı henüz üniversite yıllarında platonik olarak aşık olduğu kıza yazmıştır. Özdemir bu değerli dizeleri bir şiir yarışmasına göndermeye karar verir.

Katıldığı yarışmada Özdemir Asaf’ın şiiri büyük beğeni toplar ve yarışmayı kazanır.

Yarışmada kendisinden şiirini kürsüde okuması istenir ve o da bu isteği kabul eder.

Rivayete göre; Özdemir Asaf şiiri okurken aşık olduğu kız da salondadır ve şiirin okunma esnasında salondan ayrılır.

Özdemir bu duruma hayli içlenir ve asla duygularını aşikar etmez.
Peki ya kimdir Lavinia?
6Uğruna şiir yazılan bu kadın Mevhibe Meziyet Beyat’tır. Peki kimdir bu unutulmaz şiire ilham veren kadın. Gelin birlikte tanıyalım;
2 Mayıs 1925’te İstanbul’da doğmuş hepimizin Lavinia diye tanıdığı Mevhibe Beyat. 
Eski bir valinin kızı olan Beyat, Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra resim öğretmenliği ve stilistlik yapmış. O kadar güzel bir kadınmış ki bu sebebten bir çok erkeğin kalbini yakmış.
Mevhibe Meziyet Beyat, Mevhibe’ye sırılsıklam aşık olmuş fakat bu aşk karşılıksızdır.
Çünkü Lavinia, Özdemir Asaf’a değil, ünlü ressam ve hocası Edip Hakkı Köseoğlu’na aşıktır.
Mevhibe Hanım’ın hayatında ikinci aşık olduğu erkek ise sıkı durun; Gazeteci İlhan Selçuk’tan başkası değildir.


9


Fakat İlhan Selçuk o yıllarda hızlı bir hayat sürdüğünden olacak ki doğru bir aday olmayacaktır Mevhibe Hanım için..
Ve bunun üzerine bizim ünlü Lavinia’mız oyuncu Öztürk Serengil’le evlenir. Fakat bu evlilik de uzun sürmez.




Mevhibe’nin en yakın arkadaşı Melda Kaptana onun için şöyle söylemiş;
12“Öylesine özel ve farklı bir kadındı ki, kitap yazsanız yetmez.”
ve şöyle sorulmuş:
Niçin bütün erkekler âşık oluyordu Mevhibe Beyat”a; sırf güzelliği, albenisi yüzünden mi?
Cevap şu olmuş: “Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe”nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi. Özdemir Asaf bu yüzden ona “Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı” demişti. Çok keskin gözleri vardı.”



14Ben Bir Bizans Bahçesinde Büyüdüm adlı anı kitabının bir yerinde;
“İlhan Selçuk”a 14 Şubat Sevgililer Günü yazısı yazdıran Lavinia ona uzaktan uzağa aşık olan Oktay Akbal”ın bir hikayesindeki Hisya”ydı aynı zamanda. Laleli”de Harikzadegan Apartmanları”nın kapısında buluşup konuşan delikanlıların Violetta”sıydı.
O sıralarda ünlü olan bir tangonun adıydı bu ve delikanlılar, Mevhibe onlara gülümseyerek geçerken ıslıkla bu melodiyi çalardı.
Mevhibe Beyat, Güzel Sanatlar Akademisi”nde okurken mimar arkadaşları ona Gilda diye seslenirdi. Rita Hayworth”un o yıllarda büyük beğeni kazanan “Gilda” filminden mülhem… Kızılkahve rengi, iri dalgalı, parlak ve çok güzel saçları vardı. Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe”ya benzettiği için onu “Marlin” diye çağırırdı. Güzelliğini hiç önemsemezdi. Zaten insan sıcaklığı, insanlara anlayarak yaklaşması ve sezgisi, güzelliğinin üstündeydi.”
İşte Özdemir Asaf’ın ünlü Lavinia şiiri;


Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.

Mevhibe Hanım belki bu şiirin hiç bir zaman bu şiirin kendisine yazıldığından haberi olmadı. Ama bütün aşıkların yüreğinde çok büyük yer edinen bu şiir sonsuza dek ‘adı gizlenen Lavinia’lara adandı…




Cumartesi, Haziran 17

NE YAPARKEN GÜZELLEŞİRİZ


#ahmethakan


NE YAPARKEN GÜZELLEŞİRİZ

- Kitap okurken...

- Emekten yana tavır alırken...


- Kedi severken...


- Haksızlık karşısında susmazken...


- Konser dinlerken...


- Vicdanının sesine kulak verirken...


- Film tartışırken...


- Hadsize had bildirirken...


- Düşene vurana karşı çıkarken...


- Kula kulluk etmezken...

Cuma, Haziran 16

DEFNE

Akdeniz’e özgü olan defne ağacının yaprakları eski zamanlardan beri insanlar tarafında doğal bir tedavi edici olarak kullanılmıştır. Defne yaprağı kutsal sayılırdı ve defne ağacı dallarından yapılan taçlar şairler ve sanatçılara başarılarından dolayı ödül olarak verilirdi.
Defne Yaprağı Neye Yarar
Defne yaprağının yemeklere güzel aroma katmasının yanı sıra bir çok farklı kullanım alanı da vardır.
Defne yaprağı genellikle mutfakta ve parfüm endüstrisinde kullanılır. Yapraklar içerdikleri bolca vitamin, mineral ve antioksidanlar nedeniyle çok güçlü tedavici edici özelliğe sahiptir.
İltihaplanmalara, bakterilere ve mantarlara karşı çok etkilidir. Fakat yanmış defne yaprakları kesinlikle olayı başka bir boyuta taşır.
Kül tablasına bir kaç tane defne yaprağı koyun ve yakın. Bu yöntem çok kolaylıkla favori tedavi yönteminiz olabilir. Yararlarını sizin için aşağıda kısaca özetledik.
1. Baş ağrısı:
Defne yaprağı yandığı zaman daha fazla sineol, pinen ve elimisin salgılar. Bu maddeler baş ağrısına ve yorgunluğa iyi gelir.

2. Anksiyete: 
İçerdiği linalool anksiyete ile savaşır ve iletişimi arttırır. Amerikan Anestezi Hemşireleri Derneğine göre 10 dakika boyunca yanan defne yaprağı koklamak daha iyi hissettirir.
3. Solunum sistemi: 
İçerdiği “mycrene” ve öcenol akciğeri ve nefes yollarını temizler.
4. Diyabet: 
Özellikle Tip 2 diyabet hastaları için önerilir. Kötü kolestrolü, kandaki glükoz ve trigliserid seviyesini düşürür.
defne ile ilgili görsel sonucuKalp fonksiyonlarını arttırmak ve kan şekerini kontrol altında tutmak için defne yaprağını yemeklere ekleyin. Defne yaprağındaki antioksidanlar insülin üretimini arttırıp diyabeti kontrol altında tutmaya yardımcı olur.
5. Kalp: 
Defne yaprağında bulunan rutin ve kafeik asit kalp fonksiyonlarını arttırır. Rutin, kılcal damarları güçlendirir ve kafeik asit de kolestrolü düzenler.

6. Kanser: 
İçerdiği antioksidanlar ve diğer organik bileşenler kanserin gelişimini önler.
7. Ağrı:
Defne yaprağı baş ağrısına, migrene, eklem ağrılarına, artrite ve diş ağrısına iyi gelir. Bir bardak defne çayı ile vücudunuzdaki tüm ağrılardan kurtulabilirsiniz.
8. Hamilelik:
Defne yaprağı, hamile kadınların ihtiyacı olan folik asit açısından zengindir.
9. Bağışıklık:
Defne yaprağında bolca bulunan A ve C vitaminleri sayesinde mükemmel bir bağışıklık arttırıcıdır. A vitamini burnu, gözleri, boğazı, ağız boşluğunu, sindirim sistemini ve akciğer zarını korur, bakteriyel ve viral enfeksiyonları önler. Ayrıca çinko açısından da zengindir.
10. Sindirim:
Defne yaprağını mide-bağırsak sorunları, çölyak hastalığı ve rahatsız bağırsak sendromu için kullanabilirsiniz. Mide ve bağırsakta gazdan dolayı oluşan şişkinlikleri giderir ve proteinin sindirilmesini kolaylaştırır.
11. Kepek:
Soğuk suya defne yapraklarını koyun ve saçınızı şampuanladıktan sonra bu su ile durulayın. Ayrıca şampuanınıza 15 damla defne yaprağı özü yağı damlatabilirsiniz.
12. Böbrek taşı:
Defne çayı böbrek iltihaplanmalarına ve böbrek taşlarına çok iyi gelir. 200 ml suya 5 gram defne yaprağı ekleyin. Suyu 50 ml’ye inene kadar kaynatın ve sonra süzün. Günde iki kere bu çayı için.
13. Uykusuzluk:
Uykusuzluk için birebirdir. Bir bardak suya bir kaç damla defne yaprağı özü ekleyin ve yatmada önce uyku iksiri olarak için.




x

Cuma, Haziran 2

ALFA KADINI


Aslında her ne kadar birçok erkek, dominant ve doğası gereği atılgan alfa kadınıyla uğraşmak konusunda başarısız olsa da bunu başarabilen erkekler, çabukça alfa kadınının itaatkar biriyle olmaktan çok daha iyi bir deneyim olduğunu anlayacaklardır.

İşte alfa kadınıyla beraber olmak için mükemmel sebepler:

1. Sizi zorlar
Alfa kadını daha çok çalışmanızı, daha çok düşünmenizi ve daha önce herhangi bir şeyi hiç yapmadığınız kadar iyi yapmanızı sağlar. Sizin sürekli daha yukarıya çıkmanıza ve standartlarınızla beklentilerinizi geliştirmenize yardımcı olur. Eğer zorlukların altından kalkabilirseniz, alfa kadını sizi daha iyi bir partnere, profesyonele ve sonuç olarak daha iyi bir insana dönüştürür.

2. Hırsları vardır
Alfa kadını kariyer odaklı olup hırsları vardır ve sizin de öyle olmanız uğraşırlar.

3. Ne istediğini bilir
İster nerede yiyeceğiniz olsun, isterse de ilişkinin tanımı, alfa kadını ne istediğini bilir ve bunu itiraf etmekten korkmaz.

4. Sizin onayınıza ihtiyacı yoktur
Sizin iltifatlarınız hoşuna gider, fakat buna bağımlı yaşamaz. Alfa kadınının kendine güveni tam olup kendine ve başardıklarına inanır, başkalarına değil. Ona ne kadar mükemmel olduğunu söyleyin, fakat unutmayın ki siz ona bunu söylemeseniz de alfa kadını bu özelliklere sahip olduğunun farkındadır.

5. Etkilemek oldukça zordur
Alfa kadınını eğlendirmek kolaydır, ancak etkilemek oldukça zordur. Bu ayrımı bilmelisiniz. Eğer bir alfa kadınının gönlünü kazanmak istiyorsanız, bunun için güzel bir akşam yemeğinden veya filmden çok daha fazlası gerekir. Ve eğer bunu başarabilirseniz, çok kısa sürede emeklerinize değdiğini anlayacaksınız.

6. Bir amaç için yaşar
Alfa kadını yalnızca konuşmak için konuşmaz, bir şeyi yapmış olmak için yapmaz. Alfa kadınının hep bir misyonu vardır ve üretken, yoğun hayat tarzına uygun şekilde davranır.

7. Alfa kadını değişimi sahiplenir
Değişim alfa kadını için bir kuraldır ve hayatında her zaman bir sonraki aşamaya geçmenin yollarını arar.

8. Risk almaktan korkmaz
Alfa kadını bilir ki, hayat konfor alanından çıktığında başlar.

9. Kendine güveni tamdır
Her ne kadar güvensizliğin tamamen elimine edilmesi zor olsa da, alfa kadını buna çok yakındır. Doğal olarak kendine güveni tamdır, amaç odaklıdır ve her zaman dengeyi bulmayı sever.

10.  Tutkuludur
Alfa kadını tutkularına, ilgilerine, hobilerine ve ilişkilerine %100’ünü verir. Alfa kadını yaptığı her şeyi tutkuyla ve bir amaç uğruna yapar.

11. Biraz gözünüzü korkutabilir
Evet, ilk başlarda bu olabilir, ancak amacı sizi tehdit etmek değildir, sadece elde edilmesi zor biri olduğunu göstermektir. Eğer ona saygı gösterip takdir ederseniz, atılgan kişiliği ve inatçı yapısından giderek uzaklaşacaktır. Bu noktada davranışları gözünüzü korkutmayacak, aksine size çekici gelecektir.

12. Düzgün bir ilişkiye hasrettir
Hareketli yaşamında dolayı, alfa kadını hep düzgün, stabil bir ilişkiye hasrettir. Alfa kadını kararlı, iletişime açık ve ne istediğini bilen kişidir.

13. Kullanılmasına izin vermez
Alfa kadını kendini savunmasını iyi bilir. Ondan her zaman kendine güvenmesini ve hoş sohbet olmasını bekleyebilirsiniz, ancak anlamsız bir şekilde boş yere özür dilemesini asla!

14. Hemen konuya girerler
Çünkü alfa kadınları çene çalmanın nedenini asla anlamazlar, onlar için muhabbet tam olarak pasif saldırgan ve bir amaca uygun olmalıdır.

15. İlgiden ziyade saygı bekler
Çünkü saygı hep daha uzun sürer.

16. Alfa kadını kavga etmez, tartışır
Alfa kadınıyla kavga etmek faydasız bir eylemdir. Eğer kendi düşüncenizi kanıtlamak istiyorsanız, tartışmalısınız.

17. Bağlılığınıza değer verir
Çünkü günün sonunda alfa kadını gerçekten de desteklenmek ve şımartılmak ister.














Çarşamba, Şubat 22

Kızılderililerin Şeref Yasaları

Kızılderililerin Şeref Yasaları


1 – Dua etmek için güneşle birlikte kalk. Tek başına dua et, sık sık dua et. Büyük Ruh dinler.. 
 2 – Yollarında kaybolmuş olanlara karşı anlayışlı ol. Cehalet, kibir, öfke, kıskançlık ve açgözlülük, kayıp bir ruhtan kaynaklanır. Rehberlik bulmaları için dua et.
 3 – Kendini, kendi kendine araştır, keşfet. Başkalarının senin yolunu senin için belirlemelerine izin verme. O senin, sadece senin yolundur. Diğerleri o yolu seninle birlikte yürüyebilirler, fakat hiç kimse o yolu senin için yürüyemez.
 4 – Misafirlerine evinde saygıyla davran. Onlara en iyi yiyeceklerini ver, en iyi yatağı ver ve onlara saygı ve onurla muamele et.
 5 – Herhangi bir kişiden, bir topluluktan, bir çölden ya da bir kültürden olsun, senin olmayan şeyi alma. O ne kazanılmıştır, ne de verilmiştir. Senin değildir.
 6 – Yeryüzü üzerindeki her şeye saygılı ol – ister insan, ister hayvan veya bitki olsun.
 7 – Diğer insanların düşüncelerini, isteklerini ve sözcüklerini onurlandır. Başka birinin sözünü asla kesme, alay etme ya da taklidini yapma. Herkese kişisel ifadeleri için izin ver.
 8 – Başkalarına asla kötü bir şekilde konuşma. Evrene bıraktığın negatif enerji, sana katlanmış olarak geri döner.
 9 – Herkes hatalar yapar. Ve tüm hatalar bağışlanabilir.
 10 – Kötü düşünceler zihinsel, bedensel ve ruhsal hastalıklara neden olur. İyimser ol.
 11 – Doğa bizim için değildir, o bizim bir parçamızdır. Onlar senin dünyasal ailenin parçalarıdır.
 12 – Çocuklar geleceğimizin tohumlarıdır. Onların yüreklerine sevgi ek ve bilgelik ve hayatın dersleriyle sula. Onlar büyürken, onlara büyümeleri için yer bırak.
 13 – Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın. Verdiğin acının zehiri sana geri döner.
 14 – Her zaman dürüst ol. 
 15 – Kendini dengede tut. Senin Zihinsel ben ‘in, Ruhsal ben ‘in, Duygusal ben ‘in ve Fiziksel ben ‘in – hepsinin güçlü, saf ve sağlıklı olmaya gereksinimi var. Zihnini güçlendirmek için bedenini çalıştır. Duygusal rahatsızlıkları iyileştirmek için ruhsallıkta büyü.
 16 – Kim olacağını ve nasıl davranacağını belirlerken bilinçli kararlar ver. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu üzerine al.
 17 – Başkalarının mahremiyetine ve kişisel yerlerine saygılı ol. Başkalarının kişisel eşyalarına dokunma, – özellikle kutsal ve dini eşyalarına. Bu yasaktır. 
 18 – İyi talihini başkaları ile paylaş.
19 – Başkalarının dini inançlarına saygı göster. Kendi inancını başkalarına kabul ettirmeye çalışma.
 20 – Önce kendine karşı dürüst ol. Önce kendini besleyemezsen ve kendine yardım edemezsen, başkalarını besleyemezsin ve onlara yardım edemezsin.

Cumartesi, Ocak 21

Mehmet Ruhi Su

“Gelin canlar bir olalım” dedi, “ölsün” dediler, öldürdüler..

Yıl 1912..
Van’da doğdu..
Adı Mehmet’ti..
Mehmet Ruhi Su..
Küçük yaşta annesi ve babasını kaybetmişti..
Onları hiç tanımadı..
Neden kaybettiğini hiç bilmedi..
Kimsesiz kalmıştı..
Çünkü ne bir yakını vardı, ne akrabası..
Ne amcası, ne dayısı..
“İtten aç, yılandan çıplaktı..”
Ailesi artık Anadolu insanıydı..
“Hangi taşı kaldırsam
anam babam..
Hangi dala uzansam
Hısım akrabam..
Ne güzel bir dünya bu
İyi ki geldim” derdi.
Neden kimsesizdi?.
Neden tek bir yakını yoktu?..
Yıllar sonra Yalçın Küçük Ruhi Su’nun Ermeni yetim olabileceğini yazdı..
Bunun üzerine oğlu İlgin Ruhi Su, “Babamın 1912’de Van’da doğması, öksüzler yurdundan gelmesi, bugüne kadar hiçbir akrabasının çıkmaması düşünüldüğünde Ermeni olma ihtimali hayli yüksek” demişti..
Kendisi de cevabını bilmediği bu soruyu “Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardan biriyim” diye yanıtlardı..
Ruhi Su’yu Adana’da çocuğu olmayan yoksul bir aileye verdiler..
1915 Ermeni tehcirinde ailesini kaybetmiş yüzlerce “devşirme” çocuk gibi..
Bunlar amcan ve yengen dediler..
Onları öyle bildi..
Adana’nın İngiliz İşgalinde amcam ve yengem dedikleri Ruhi Su’yu terketti..
Bunun üzerine Öksüzler Yurdu’na verildi..
Müziğe meraklıydı..
Yurtta bağlama, keman çalardı..
Çok başarılıydı..
Öksüzler Yurdundan, önce Adana Öğretmen Okulu’na, ardından Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’ne girmeyi başardı.
Yıl 1942..
Ankara Devlet Konservatuarını bitirdi..
Aynı yıl Hasanoğlan Köy Enstitüsü`nde müzik öğretmenliği yaptı..
Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’nda görev aldı..
Devlet Operasında çalıştı..
Yıl 1951..
Devlet, türkülerinden rahatsız oldu..
Komünist diye içeri attılar..
Sansaryan Han’ın en alt katındaki hücrelerde ağır işkence gördü..
Tabutluğa kondu..
Beş yıl hapis yattı…
Ama yılmadı..
“Mahsus mahal derler kaldım zindanda
Kalırım kalırım dostlar yandadır..
Dirliğim düzenim dermanım canım
Solum sol tarafım imanım dinim.” dedi.
Yıl 1957
Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara Radyosunda iş buldu..
İşi kısa sürdü..
Kovdular..
Kovulma nedeni şu türküydü..
“Serdari halimiz böyle n’olacak..
Kısa çöp uzundan hakkın alacak..
Mamurlar yıkılıp viran olacak..
Akıbet dağılır elimiz bizim.”
Türküleri ünlendikçe, milyonlara ulaştı..
Düşmanı da çoğaldı..
Devlet ve egemen sistem onu hiç rahat bırakmadı..
Uzun süre işsiz kaldı..
27 Mayıs darbesi kulüplerde yabancı şarkıların sahne almasını yasaklayınca, gece kulüplerinde türkü söyledi..
Yıl 1962..
Yapı Kredi Yayınları için 5 yıllık birçalışmayı tamamlayıp, taslağı banka yetkililerine teslim etti..
Banka kitabı bastı ama kitabı hazırlayan ve yazan Sadi Yaver olarak görünüyordu..
İsyan etti..
Emeği sömürülmüştü..
Mahkemeye gitti
Kazandı..
Ama Yapı Kredi Bankası kitabın 2’nci baskısını yapmadı..
Yılmadı..
Türküleri sevdanın ve kavganın sesiydi..
Toplumsal olaylara duyarsız kalmadı..
Yıl 1969..
Kanlı Pazar..
16 Şubat’ta İstanbul Taksim Meydanı’nda ABD’nin 6. Filo’sunu protesto etmek için 76 gençlik örgütünün toplandığı sırada devlet tarafından öldürülen gençlere türkü yaktı..
“Bu Meydan Kanlı Meydan
Ok Fırladı Çıktı Yaydan
Kalkın Ayağa, Kalkın
Biz Şehirden, Siz Köyden.”
Halkı isyana teşvikten yargılandı..
Yılmadı..
Yıl 1975..
Dostlar Korosunu kurdu..
Anadolu Halk Müziğine büyük katkılar verdi.
Çok sesli müziğin gelişmesinde önderlik yaptı..
Başta Pir Sultan ve bir çok ozanın deyişlerini türkü yaparak, alevi kültürünü milyonlara sevdirdi..
“Benim kabem insandır
Kuran da kurtaran da
İnsanoğlu insandır.” dedi..
Yılmadı..
Yıl 1977..
1 Mayıs katliamına haykırdı.
“Şişli Meydanında üç kız
Biri Çiğdem biri Nergis
Vuruldular gübegündüz
Sorarlar bir gün sorarlar.”
Yılmadı..
Kahramanlık türküleri çaldı..
Estergon Kalesi, Çanakkale içinde Aynalı Çarşı..
Ankara’nın taşına bak, Kuvai Milli destanı..
Ezilen Anadolu halkının sesi oldu..
“Dostlarım, kardeşlerim, canlarım
Kaldırın başlarınızı..
Suçlular gibi yüzümüz yerde
Özümüz darda durup dururuz
Kaldırın başlarınızı yukarı.”
Yıl 1980..
Türkiye’de 12 Eylül darbesi oldu..
Ruhi Su kemik kanserine yakalandı..
Tedavi için yurtdışına gitmesi gerekiyordu..
Pasaport vermediler..
Askerler yurtdışına çıkmasını engellediler..
“Ölsün” dediler..
1985 yılında öldü..
“Ağaç demiş ki baltaya,
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden.”
Geride 16 adet 45’lik plak ve 11 adet uzunçalar, yüzlerce talebe, milyonlarca hayran bıraktı..
Cenaze töreni 12 Eylül’den sonra ilk toplumsal protestoya dönüştü..
Güvenlik güçlerinin tüm engellemelerine rağmen onbinler Şişli Camisi’ne aktı..
Medyanın cenaze törenini görüntülemesi engellendi..
Cenazesi Şişli’den Zincirlikuyu’ya giderken, onbinler haykırdı..
“Ruhi Su’lar ölmez”
Ön sıralarda haykıranlar göz altına alındı..
Tam 163 kişi hakkında soruşturma başlatıldı..
Devlet memuru olanlar işinden atıldı..
Yıl 1990..
Zincirlikuyu’daki mezarı kimliği belirsiz kişiler tarafından saldırıya uğradı..
Saldırganlar mezar taşını kırmaya çalıştı..
Başarılı olamayınca kurşunladılar..
Saldırganlar hakkında soruşturma bile açılmadı..
Dosya kapatıldı..
Yıl 2010..
 Hülya Avşar kendi televizyon programında Cem Karaca’nın eşi İlkim Karaca’yı konuk ediyordu..
İlkim Karaca, adının konservatuvarda Ruhi Su tarafından konulduğunu söyledi.
Bunun üzerine Hülya Avşar, “Ona da buradan selam yollayalım” dedi.
Karaca’nın “Ruhi Su öldü, hem de 25 yıl önce” sözleri üzerine şaşkına dönen Avşar, “Aaaa öyle mi.. Nur içinde yatsın o zaman” diye konuştu..

Nazım Hikmet’in sözüdür..
“İnsanların türküleri kendilerinden güzel, kendilerinden umutlu, kendilerinden kederli, daha uzun ömürlü kendilerinden.”
Ruhi Su’nun türküleri ölümsüzdür..
Çünkü Ruhi Su, dev bir çınardır; kökü Anadolu topraklarındadır..
Çünkü Ruhi Su, ulu bir dağdır; Ağrıdır, Munzurdur..Hasan Dağı gibi dimdik ve Anadolu’nun ortasında her an patlamaya hazır bir volkandır..
Çünkü Ruhi Su, sudur; Kızılırmaktır, Yeşilırmaktır, Sakaryadır.. Dicledir, Fırattır, Çoruhtur.. Anadolu’nun her yerinde gürül gürül akmaktadır…
Çünkü Ruhi Su, çeliktir..
..Ve çelik aldığı suyu unutmaz..
Birgün mutlak hesap sorar..
“Sabahın bir sahibi var
Sorarlar bir gün sorarlar
Biter bu dertler, acılar
Sararlar bir gün, sararlar”

Sürgün günlükleri


Salı, Ocak 17

Bir Doktorun kaleminden...

2015 yılında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Savan Günay'ın Suriye sınırından geçen sığınmacılar ve çocukları ile ilgili yazısı sosyal medyada paylaşım rekoru kırıyor. 

Doktor Günay'ın iddiasına göre Türkiye önümüzdeki süreçte çok sıkıntılı sağlık sorunları yaşayacak. 




İşte Dr. Savan Günay'ın paylaşım rekoru kıran yazısı;

Bir çocuk doktoru olarak...
Size söylüyorum...

Ülkeye 4,5 milyon Suriyeli doğurgan çift almakla beraber 1 milyon 800 bin aşısız…
Bazı kaynaklarda 2 milyon Suriye uyruklu çocuk aldınız...

Ülkemin son 30 yılda emek emek, ilmik ilmik yapılan demografik aşı haritasını değiştirdiniz...

30 yıldır görülmeyen kızamık hastalığını hortlattınız. Türk çocukları 30 sene sonra kızamık geçirir oldu...

İlk olarak batı Şeria ve Gazze’den kontrolsüz geçiş suretiyle... 
El ayak ağız hastalığı hortladığında bakanlığı uyarmıştım...
O dönemim Sağlık Bakanı kısa bir çalışma başlatmıştı...
Sonra Suriye faciası ile olay kontrolsüz bir hale geldi ve Ülkenin aşı politikasının ruhuna el Fatiha okudunuz..

Yine 30 yılda sıklığı 1000 de 2 ye düşen suçiçeği hastalığını %100 de 4'e fırlattınız...
Eredike ettiğimiz (yani sıfırladığımız) el ayak ağız hastalığını 10000 (on binde 1 görülürken) %2 görülür hale getirdiniz…
Ölüyü hortlattınız...
Bunlar korkunç rakamlardır... 
Bu sektörde çalışanlar iyi bilir…


Sınır kapılarında aşı yapmak 1,5 milyon çocuk geldikten sonra aklınıza geldi...
Önünüze geleni ülkeye aldınız.. 
Almayın demiyorum...
Ama kontrollü alınız…
Böylece aşılanmış çocuklar ve aşılanmamış çocuklarla, aşılanmış olanlarında immün (bağışıklık) sistemi bozuldu. 
Size söylüyorum…
Sayın Sağlık Bakanı,
Biz 50 yıl bu hastalıklarla tekrar mücadele edeceğiz...


Kim için?
Ne için?
Ne adına?
Benim çocuklarımın bahar yaşadığı bu iklime, kontrolsüz 2 milyon aşısız çocuk sokarak…
Ülkeyi 50 yıl öncesine götürdünüz...
Bunun acı faturasını Türk çocukları daha sonraki yıllarda ödeyecek...
Ya siz ne ödeyeceksiniz!!!
Ben ülkemin meftunu, aşığıyım…
Gerçek budur ve halkım bilmelidir...


Dr. Savan Günay
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

Pazartesi, Ocak 16

Eskidendi...


Pazar günü banyo günüydü

Banyo taburesine oturmadan önce su döken nesiliz biz.
Annemizin sinirlenince kafamıza 'dannk' diye ses çıkartan taslarla yıkandık banyodan sonra havluya sarılıp sobanın yanına geçtik..
Saçlarımızdan düşen suları sobaya düşürür cısss sesini dinledik. En güzel mahalle maçlarını annemizin zamansız banyo yaptırmaları yüzünden kaçırdık. 

Cumadan verilen ödevi pazar akşamı yapan nesiliz.

Aynı simidi 2-3 kişi yiyip aynı şişeden gazoz içtik. Arkadaşın bisküvisinden alınca içi yanan değil mutlu olan nesildik. 

Anne terliğinin tadına doyumsuz bakmış, pazar banyosunu genelde leğende hacı şakir sabunu ve maşrabayı kafasına yiye yiye yıkanmış tertemiz çocuklardık.

Bizler kardan adam yapıp erimesin diye dua eden çocuklardık. Sokak oyunundan vazgeçemeyip, salça ekmek yiyip doyan çocuklardık.

Yere düşen ekmeği öpüp başımıza koyardık, tuvaleti geldiğinde annesi eve alır korkusuyla sokağa çiş yapan çocuklardık.

O günler çok çok güzeldi hele hele bugünlerle karşılaştırıldığında.