Salı, Aralık 29

Votkalı Kokteyller

V O T K A . . .

Rakı ve şampanyadan sonra yer yüzünde en çok tüketilen içki votkaymış. 
(çok milliyetçi bir giriş oldu farkındayım, ama RAKI candır...)

Votka, iki kez rektefiye edilmiş aktif kömürden süzülmüş ve içilebilecek düzeye dek sulandırılımış saf alkoldür. Bunun için özel tat ve kokusu yoktur ve renksizdir. İsminin Slavca su anlamına gelen "voda" (woda, вода)'dan geldiği sanılmaktadır.
Votkanın ham maddesi çavdar, buğday ve benzeri tahıl ile patatestir. Bunlar pişirilir ve malt ile mayşelenerek şekerlendirilir. İçindeki alkol oranı %35 ile %70 arasında değişir.
(bu kısım da pek bi Vikipedia tadında oldu)
Söz verdiğim üzere; yeni yıla girerken eğer evde ve dostlarınızla olmayı tercih ediyorsanız, gecenizi güzelleştirip, renklendirebilmeniz için sizlerle 9 votkalı kokteyl tarifi paylaşıyorum..

Keyfini sürün..

1. Sex On The Beach

Farklı tarzlarda hazırlanabilen ve çok sevilen bir kokteyldir. İçeriğinde Vokta’nın yanında şeftali, portakal ve kızılcık suyu bulunur. Uzun kokteyl bardaklarında veya küçük shot bardaklarında sunumu ile karşılaşmanız mümkün, ancak her yerde aynı tadı almanız biraz zor gibi görünüyor.

2. Anna’s Banana

Muz, limon ve bal lezzetini birleştiren Votkalı kokteyl tarifidir. Meyveli ve şekerli aroması ile geniş ağızlı bir şarap bardağında içilmesi tavsiye edilir.

3. Black Russian

Votka ve kahlua karışımıdır. 2 Votka 1 Kahlua oranında hazırlanır. Buz ile dolu old fashioned kokteyl bardağına boşaltılıp, iyice karıştırıldıktan sonra tüketilir.

4. Cosmopolitan

(işte benim favorim...)
En sevilenlerden biri de Cosmopolitan’dır. İçeriğinde Votka ile birlikte portakal likörü, kızılcık suyu ve limon suyu bulunur. Bol buz ile çalkalandıktan sonra, kokteyl bardağına süzülerek servise hazırlanır.

5. Bloody Mary

Kullanılan malzemeler açısından oldukça ilginç bir Votkalı kokteyl tarifidir. Votka, domates suyu, tabasco sos, limon suyu, worchester sos ve tuz kullanılır. Malzemelerin buz ile birlikte iyice çalkalanması gerekir. Old fashioned kokteyl bardağına, 3-4 buz küpü üzerine süzülerek içilir.

6. Balalaika

Kısa zamanda hızla yükselen, yeni sayılabilecek bir Votkalı kokteyl tarifidir. Votka ve yarı oranında eklenecek olan portakal likörü ve limon suyu karıştırılarak hazırlanır.

7. Bull Shot

Diğer tariflerden biraz farklı olarak, alkol alınan gecenin sabahında içilen bir Votkalı kokteyl tarifidir. Votka, konsome, worchester sos, tabasco sos, kırmızı acı biber ve kereviz tuzu karışımıdır. Kırmızı acı biber, acı sevenler için önerilir. Olmasa da olur bir malzemedir.

8. Archer’s Paradise

Votka, şeftali likörü, limon suyu, şeker şurubu ve kiraz ile hazırlanır. Karışım buz ile birlikte çalkalanarak bardağa süzülür. Ardından bardak soda ile doldurulur. Üstüne dilim limon ya da kiraz eklenirse harika olur.

9. Golden Martini

Votka, altın likörü ve turunç likörü karıştırılarak hazırlanan bir Votkalı kokteyl tarifidir. Malzemeler buz ile birlikte çalkalanarak, kokteyl hazırlanır. Kokteyl bardağına süzülerek, içine uzunca kesilmiş bir portakal kabuğu zarı ilave edilir.


Votka ile yapılabilecekler

Votkanın faydaları...



Başlık böyle olunca aklınıza ilk gelen içinde votka olan kokteyl tarifleri oldu değil mi?
Ama yanıldınız sevgili dostlarım.
Bu yazının amacı votka kullanılarak hayatınızı ne kadar kolaylaştırabilirsiniz bunu göstermek.

Söz bu yazının devamı "votkalı koktely"ler olacak. Yılbaşı gecesini evinde geçirecek olanlar ve evde misafir ağırlayacak olan votka severler için güzel bir tarif listesi olacak.
 Limonlu Tart kadar ilginizi çekeceğini düşünüyorum. 


Votkayı evinizde çok farklı amaçlar için kullanabilirsiniz. Bunun için evinizde ucuz bir marka votka bulundurmakta fayda var. Çünkü bu vokta içmek için değil, farklı amaçlar için kullanılacak.


İşte size "votkanın faydaları"...



Camları parlatın: Bir parça bez alın ve votka ile ıslatın. Bu bezle gözlüklerini silebilirsiniz. Ayrıca vokta ve suyu karıştırın. pencere ve ayna gibi cam yüzeyleri mükemmel bir şekilde parlatabilirsiniz.
Kepek tedavisi: Bir fincanı filtre kahve ile ezilmiş iki çay kaşığı biberiye ve bir fincan voktayı karıştırın. Saçınızı yıkadıktan sonra durularken bu karışımı kullanın. Kepek önleme konusunda işe yarar.
Yara bandını çıkarın: Bir pamuklu çubuk ile yara bandının üzerine vokta sürmeniz halinde çok kolay bir şekilde kalktığını göreceksiniz.
Böcek sokmalarında: Zehirli sarmaşık, denizanası gibi sokmalarda yaranın üzerine vokta dökün.
Hava spreyi: Vokta ile hava spreyi yapabilirsiniz. Odadaki herhangi bir kokudan kurtulmak için votka püskürtmeniz yeterli olacaktır.

DIY deodorant yapın: Kendi doğal deodorantınızı yapmak isterseniz, vokta içine su ve istediğiniz uçucu yağlardan ekleyin.

Sinekleri kovun: Bir böcek kovucu bir madde olarak votka kullanabilirsiniz. Elma sirkesi ve citronella veya okaliptüs uçucu yağından bir kaç damla ile voktayı karıştırın. Böcek ve sineklerin gelmesini istemediğiniz alanlara sıkın.

Çiceklerin solmasını önleyin: Size gelen bir buket çiceği daha uzun süre korumak mı istiyorsunuz?  O zaman çiceklerinizi koyduğunuz vazonun içine birkaç damla votka ekleyin. Çiçeklerinizin ömrünün uzadığını göreceksiniz.
Küflerden kurtulmak: Banyolar ıslak mekanlar olduğu için zamanla küfler oluşmaya başlar. Küflü bölgelere vokta dökün ve ardından iyice silin. Küfleri oluşturan bakteriler ve mantarlar ölecektir.
Jiletlerinizi Koruyun: Tıraştan sonra kullandığınız traş bıcaklarını hem dezenfekte etmek hem de paslanmalarını önlemek için vokta içinde tutabilirsiniz.



Sökücü: Tutkal kalıntılarını, voktaya batırılmış bir bez ile kolaylıkla silebilirsiniz. Örneğin kavanozlarında yapışan etiketleri kolaylıkla temizleyebilirsiniz.

Elbiselerinizi temizleyin: İlk olarak votkanın elbisenin kumaşına zarar verip vermediğini görmek için kumaşın küçük bir bömlümünde test edin. Eğer bir değişik görmezseniz, voktayı elbisenizin üzerine püskürtün. Bu çamaşırlarınızın yenilenmesini ve üzerindeki kalıcı kokuların yok olmasına neden olacaktır. Eğer elbiseniz üzerinde leke varsa o zaman votka ile lekeli kısmın üzerine vokta dökün ve ardından yıkayın.

Perşembe, Aralık 24

Grip ve nezleye karşı faydalı tabletler...

Faydalı bilgiler...

Faydalı bilgiler serisine kış günlerinde çok işinize yarayacak bir bilgi paylaşımı ile devam etmek istiyorum.

Evde yapacağınız küçük bir hazırlıkla tüm ailenizin faydalanabileceği hiç bir yan etkisi olmayan faydalı bir çalışma olacak bu.

Malum kış geldi ve yanında kaçınılmazı olan grip, nezle ve soğuk algınlığını da yanında getirdi.
(gelmez olaydı deyişinizi duyar gibiyim :) )
Grip, nezle deyince şöyle bir içinizin gıcıklandığını burnunuzun kaşındığını hissettiniz mi?
Haa bir de boğazınızda hafif bir yanma ve kaşınma..
İşte tüm bunları hafifletecek ve hatta belki de kiminizde tamamen çözüm olacak bir çalışma tarifi vereceğim.

Bu tableti banyonuzda uygun bir yerde muhafaza ettiğiniz takdirde, banyo ve duş sırasında oluşacak olan ısı ve buhar ile çözülecek ve içindeki esanlar banyonun havasına karışacak. Böylece bütün aile farkında olmadan nefes yollarınız açılacak ve rahat rahat nefes alacaksınız.

Bu biraz eskiden büyükanne usulu yaptığımız sıcak suya vicks katıp havluyla kendimizi suya kapttığımız işlemden farklı değil. Hatta daha kolay ve daha fazla kişiye fayda sağlayan şekli olacak.

İşte tarifimiz...

Malzemeler:
(10 ad için)

  • Küçük kase
  • 1 su bardağı kabartma tozu
  • 1 çorba kaşığı mısır nişastası
  • 1/2 çay kaşığı tuz
  • 1/3 su bardağı su, artı 2 yemek kaşığı su
  • Kağıt kalıp (muffin kapları)
  • Okaliptüs ve nane esansiyel yağları
  • Lavanta esansiyel yağı (isteğe bağlı)



Kabartma tozu, mısır nişastası ve tuzu karıştırın. (kabartma tozu uçucu yağları emer) 
Bütün malzemeleri birleştirdikten sonra macun haline gelecek kadar üzerine su ekleyin ve iyice karıştırın.
Hazırladığınız macunu kağıt kalıplara paylaştırın (10 ad) ve sabah kadar kuruması için bırakın.
Aceleniz varsa 275 C° fırında 5 saat pişirin.
Diskler tamamen kuruduktan sonra yağlardan3-5 damla plakların üstüne damlatın. 
Ayrıca isterseniz bir kaç damla lavanta yağı da damlatabilirsiniz. Plakların bir saat daha kurumasını bekledikten sonra artık kullanmaya başlayabilirsiniz.

Kullanmak istediğinizde plakları kağıt kaplarının içinden çıkarın. Ve duş yapacağınız mekana koyun. Buharla birlikte içindeki uçucu yağlar havaya karışarak siz duş yaparken nefesinizi açacaktır.
Son olarak bu plaklardan faydalı hediyelikler de olabilir.  Minik tül poşetlere koyup arkadaşlarınıza hediye edebilirsiniz.

Sağlıklı günleriniz olsun


Çarşamba, Aralık 23

Zaten böyle miydik?

...

Çok fazla söze gerek..
Bu paylaşımı olurken canım yandı, içim acıdı, çok üzüldüm.

Şu klişe söz var ya, "biz ne zaman bu hale geldik".. 
Gerçekten biz ne zaman bu hale geldik, yoksa zaten böyle miydik?

Böyle doğmuş olamayız, bu DNA ile bağlantılı bir durum değil.
Ama sanırım böyle kodlandık.
Okurken, izlerken, sohbet ederken.. 

İşlendik!! 
Yoğurulduk!!
Yönlendirildik!!

Oysa hepimiz aynıyız. Aynı hamurdan, aynı etten kemikten olduk.
Sadece farklı yerlerde, farklı soylardan geldik.
Ama sonuçta hepimiz İNSANIZ!!

Nedir beni senden üstün, seni benden değersiz kılan.
Hangi özelliğimizdir bizi farklı kılan.
Al işte bak benim kanımdır sana şifa olan, ya da seninkidir bana.. 
---------------
"dün, 4 yaşında bir kız çocuğuna trombosit verdim. amcası ilgilendi benle. şivesinden belliydi doğulu olduğu. ''al beni sırtına, eve götür...'' desem, gık demeden yapardı. ayranlar, sular falan taşıdı sürekli. uzun sürüyor trombosit vermek.

''şırnak'lıyız biz, kürtüz. helâl et hakkını... '' dedi. sormadım ki. valla sormadım. bana ne? neden söyledin sanki? söylerken mahçup mahçup neden baktınki? sıçtın be ağzıma :-((( 

ne hale gelmişiz biz ya??? 

sımsıkı sarıldım. hastaneden ayrıldım, elimde aldığı suyun pet şişesi. ona baka baka ağladım. hiç utanmam ben ağlamaktan.

4 yaşında yeğeni kan kanseri adamın aklına gelene bakın. ne yapmışlar bize böyle???

sarılmamdan anladı mı bilmiyorum. telefonunu aldım ama şimdi arayıpta diyemem. ziyarete gidicem yarın. o zaman diycem:
''helâl olsun. ''

ey bize bunu yapanlar, ananem size dedi ki: etleriniz çürüye, gözleriniz elinize düşe, inim inim ölüm dilenesiniz, ölünüz ortada kala..."

h27642077


Salı, Aralık 22

Limonlu Tart...

Limonlu Lezzetler...


Bir önceki yazımda sizinle "limonlu tart" tarifi paylaşacağıma dair söz vermiştim.
Hatta "bayılacaksınız" demiştim.
Daha önce de dediğim gibi içine limon giren her lezzete varım diyorum. 
Limonlu tart yanında koyu bir kahve ile enfes oluyor.
Ama kızçeleri de unutmamak gerek. 
Onlarsız kahve ve tart mı olurmuş? 

Tarif şahsıma ait değil ama çok bildik bir şahsiyete, değerli bir mutfak sanatçısı Arda Türkmen'e ait. Tarafımdan test edilip onaylanmıştır :). 
Sevgili Arda bu enfes lezzeti "limonlu pay" olarak adlandırmış.
Hiç farketmez ben her haliyle de yaparım, yerim, yediririm diyorsanız işte mükemmel tarif için gereken malzemeler.

Limonlu Pay Malzemeleri 

Hamuru için malzemeler
170 gr. tereyağı – soğuk
250 gr. un ( 2,5 su bardağı )
100 gr. şeker ( 1/2 su bardağı )
1 adet yumurta
Tuz 
İç dolgusu için malzemeler
6 adet yumurta
2 su bardağı şeker
½ su bardağı limon suyu
1 adet limon kabuğu
100 gr. erimiş tereyağı – soğumuş
1 tatlı kaşığı nişasta
Tuz


Un, şeker, tuz ve tereyağını mikserin hamur yoğurma ucuyla karıştırın. eğer mikseriniz yoksa elinizle kum gibi oluncaya kadar ufalayın. Yumurtayı ekleyip hamur elde edin. 
2 yağlı kağıt arasında hamuru merdane ile tart kabınızın büyüklüğüne göre açın ve yerleştirin. 
Bir çatal ile tabanına ve kenarlarına delikler açıp, içerisine yağlı kağıt yerleştirin ve kuru baklagiller ile ağırlık vererek 180 derece fırında 10 dakika pişirin.
Kuru baklagiller ve yağlı kağıdı çıkartıp 15 dakika daha pişirin. 
İç dolgu için; yumurta, tuz ve şekeri çok iyi çırpın. limon suyu, tereyağı, nişasta ve tuzu ekleyip, karışıncaya kadar bir tur daha çırpın ve limon kabuğunu ekleyin.
Fırından çıkan tart hamurunun üzerine iç dolguyu dökün, 30-35 dakika pişirin. 
Fırından çıktıktan sonra oda sıcaklığında soğuyunca 1-2 saat buzdolabında da dinlendirin, dilimleyerek servis edin. 
Afiyetle...

Pazartesi, Aralık 21

Limonla güzelleşin...

LİMON

Narenciyegillerden en sevdiğim..
İçinde limon olan herşeyi severim.
Limonla yapılan herşeyi..
Mesela; limonlu kek, limonlu tart, bol limonlu salata ve tabiki naneli yeşil elma dilimli limonata.
Bu yazıdan sonra sizlerle limonlu tart tarifi paylaşacağım.. Yani bir sonraki postum limonlu tart olacak. Bayılacaksınız..

Limon yemeklerin içine girdiğinde lezzet vermesinin yanı sıra daha pek çok faydaları vardır.
Örneğin cildi beyazlatır, midenizi üşüttüğünüzde nane ile kaynatınca üstüne daha iyi ilaç yoktur.
Tansiyonu düşürür, akneleri kurutur, idrar yolu enfeksiyonlarını da kurtur.
Bunun gibi onlarca fayda yazılabilir. Ama ben bugün sizlerle limonla güzelleşmenin yollarını paylaşacağım.

1. Tırnakları kuvvetlendirir



Sık sık oje kullanıyorsanız, aseton sebebiyle tırnaklarınız güçsüzleşir.

Bir yemek kaşığı zeytinyağına bir kaç damla limon sıkın ve özellikle akşam yatmadan önce tırnaklarınıza bu karışım ile masaj yapın. Hatta yatmadan önce eldiven giyerseniz sabah uyandığınız da hem elleriniz yumuşacık hem de tırnaklarınız güçlenmiş olacak.

2. Kuru cilde iyi gelir

Saç derinizden tutunda dirseklerinizde oluşan cilt kurumalarına karşı işte size mükemmel bir karışım.
Limon suyu, bal, zeytinyağı ve hindistan cevizi yağını karıştırın. Karışımı saç diplerinize sürün, masajla yedirin, 10 dk sonra yıkayın.
Eğer daha ince deri olan bölgelerde kuruluk varsa, örn: dudaklarınız,  o zaman bir parça limonu yatmadan önce dudaklarınıza sürün, sabah uyanınca yıkayın.
Limonun cildinizde yaratacaklarına inanamayacaksınız.



3. Akne tedavisi

Sitrik asit cilt problemleri tedavi etmekte çok etkilidir. Özellikle akşam yatarken akneli bölgeye limon sürerek sabah durulayın.
Eğer ciddi bir akne probleminiz varsa mutlaka doktora danışın.


4. Dişleri beyazlatır

Öyle pahalı diş bakım ürünlerine hiç gerek yok. Karbonat ve limon suyu karışımı ile mükemmel
parlaklığı yakalayabilirsiniz.

5. Parlak, aydınlık bir cilt için

Soluk bir ve lekeli bir cildiniz varsa, sabahları yüzünüzü yıkadığınız suya 1-2 damla limon katarak parlak bir tene sahip olabilirsiniz.


6. Yağlı cilde ve siyah noktalara dur de

Limonun yağ emme özelliği vardır. Bir parça pamuğa limon damlatın ve uyumadan önce tonik uygular gibi cildinize sürün.
Siyah noktalar içinse yarım limon suyunu bal ile karıştırıp aknelerin üzerine sürün. Beş dakika dinlendirdikten sonra soğuk su ile yıkayın.

7. Saç renginizi açmak için...

Saçınızda doğal ışıltılar istiyorsanız eğer, saç spreyinizin içine limon suyu karıştırın. Sokağa çıkmadan önce saçınıza sıkın ve güneşin altında göz kamaştırın.







Cumartesi, Aralık 19

#çocukbedenimedokunma

Bir kişinin pedofili olup olmadığını gösteren tomografi testi


Biliminsanları yine yememiş içmemiş araştırmışlar.
Pedofilinin bir hastalık olduğunu belirlemek için araştırmalar yapmışlar ve sonuçlarına göre %95 oranında doğruluk oranına ulaşmışlar.
Yani şöyle demek istiyorlar...
Toplum genelinde sapkınlık, sapıklık olarak tanımlanan bu davranış şekli aslında bir hastalıktır, yazık onlara, getirin tedavi edelim, ama pardon tedavisi yok! 
O halde bırakın toplumun içine, 'e hasta onlar ne yapalım yani öldürelim mi?'.

Evet kardeşim öldürelim!! Şahsi düşüncemdir ama %95'ten fazla bir oranın bana katılacağına eminim.
Ama öyle kolay olmasın ölümleri, mesela önce ince bir neşterle derilerini yüzelim.. Nasıl fikir? sıkı değil mi??

Aşağıdaki makale konunu teknik taraflarıyla ilgili yeterli bilgi paylaşıyor.
Ancak bu sapıkların sadece hasta oldukları için gerekli cezadan paçayı kurtarmalarına isyanın var!!
Bilginiz olsun..


Alman bilim adamlarından insanlığa çok büyük bir katkı daha. Daha önce tıpta pedofiliyi doğru bir şekilde tespit edebilecek bir yöntemin olmadığı biliniyordu, fakat sanırım artık bir tanesine sahibiz.

Alman bilim insanları, pedofiliyi beyin tomografisi çekerek tespit etmenin mümkün olduğunu açıkladı.
Kieler Nachrichten internet sitesinin haberine göre, Schleswig-Holstein Üniversitesi tıp fakültesi bilim adamları, yaptıkları deneylerde, bir kişinin pedofil olup olmadığını yüzde 95 doğruluk oranıyla tespit edebildiklerini belirtti.
Prof. Hartmut Bosinski başkanlığında yapılan araştırmada, deneklere, tomografi esnasında çocuklara ve yetişkinlere ait fotoğraflar gösterildi. Pedofillerin çocuk fotoğraflarına bakarken beyinlerinin farklı bölgelerinin faaliyet gösterdiği saptandı.
Tomografi cihazının çıkardığı gürültüye ve darlığına rağmen sonucun yüzde 95 oranında doğru olduğu görüldü.

Pedofili nedir?

Türkçeye, İngilizce ‘’paedophilia’’ kelimesinden geçen pedofili sözcüğünün kökeni Yunanca paid (çocuk) ve philia (sapma, düşkünlük) sözcüklerinden oluşur. Daha çok erkek erişkinlerde görülen pedofili nadiren de olsa kadınlarda da görülebilir. Pedofililerde cinsiyet ayrımı yoktur. Bu kişiler her iki cinse de yönelebilir. Dünya üzerinde bilinen en ağır ve kabul edilemez suçdur.
Pedofilinin suç mu hastalık mı olduğu yıllardır tartışılan bir konudur. Pedofili genel tanımında hem suç hem de cezai indirimi olmaması gereken bir hastalık olarakta isimlendirilir yetişkin bireyler tarafından, karar verme yeterliliği ve olgunluğu bulunmayan ergenlik öncesi kız veya erkek çocuklarına dönük cinsel eğilim duyma vakası. Psikolojik bozukluk. Bu rahatsızlık, çocuklara yönelik suçların en önemlilerinden de biridir. Çocukta çok ciddi travmalara neden olabilir, ruh ve beden sağlığı üzerinde kalıcı etkiler bırakabilir.

Cezai yaptırımı nedir?

Son dönemde kimyasal hadım denilen yöntemle önüne geçilen psikolojik bozukluk. Bir tür hormon kokteyli hazırlanarak kişiye şırınga ediliyor ve kişi hiçbir cinsel dürtü, istek ya da fantezi kuramıyor. her hafta uygulanması gereken ilaç özellikle bu tip hastaların çok görüldüğü amerikada mahkeme kararıyla uygulanabiliyor.
suç niteliksiz şekilde işlenirse 3 yıldan 8 yıla kadar, vücuda bir organ veya sair cisim sokmak şeklinde gerçekleşirse 8 yıldan 15 yıla kadar bir hapis cezası öngörülüyor bizim kanunumuzda.. ayrıca verilecek ceza; suç yasada sayılan kimseler tarafından işlendiğinde (baba,üvey baba, evlat edinen, bakıcı…….vs.) yarı oranında, cebir ve şiddet kullanılarak işlendiğinde yarı oranında arttırılırken, suçun sonunda çocuğun beden ve ruh sağlığı bozulmuş ise 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilir. mağdurun bitkisel hayata girmesi ya da ölmesi durumunda ise verilecek ceza ağırlaştırılmış müebbet hapistir…
’Örneğin Çek Cumhuriyeti’nde pedofili suçlularına cerrahi kastrasyon uygulanıyor, yani ameliyatla testisler çıkarılıyor. ABD’nin bazı eyaletlerinde pedofili suçluları idam edilirken bazı eyaletlerde suçluya 2 seçenek sunulu yor; hadım cezası ya da 20 yıl hapis cezası… Bazı ülkelerse cezalandırmak için pedofili hastasının ikinci bir suç işlemesini bekliyor. Pedofiller fırsat bulduğunda suçunu tekrarlayacağı için bu yöntem sağlıklı değil, ikinci bir kurban verilmesini beklemektense bu suçluların toplumdan tecrit edilmesi en iyi çözümdür’’

Hastalık mı Suç mu?

Ne yazık ki şunu eklemekte fayda vardır ki; pedofiliden müzdarip insanlar iyileşmezler. tedavi görseler dahi bu tedaviler sadece Kendilerini baskılamaya yarar ve eğer kurtulduğunu iddia eden ve iddia edilen biri varsa o mucizedir ya da gerçekten kurtulmamıştır.
Cinsel saldırlar farklı şiddet ve derecelerde olabilir. Cinsel istismar olayları “Saç okşamayla” başlayan ve cinsel organların ellenmesi veya çocuğu cesaretlendirmek için aynı şeyleri kendi cinsel organına yapma ve çok daha ender görülse de cinsel birleşmeye kadar yayılan bir aralıkta gerçekleşiyor. Cinsel taciz söz konusu olduğunda genel olarak yakınlaşmanın adım adım geliştirilmesi yoluyla gerçekleşiyor. Diğer yetişkinler tarafından fark edilmemesi durumunda pedofili hastalarının ilişkileri haftalarca aylarca veya yıllarca sürebilir.

Pedofili hastalığının nedenleri nelerdir?

· Çocukluktaki kendi cinsel istismarı
· Travmatik anne ilişkisi
· Narsistik Obje Seçimi
· Sorunlu Triyangülasyon (Üçgen kurma)
· Kişilik Bozuklukları

Çocuğun cinsel tacize uğradığı nasıl anlaşılır?

· Cinsel nitelik taşıyan her şeye karşı olağan dışı bir ilgi gösterme veya bunlardan olağan dışı biçimde kaçınma
· Belli kişi ya da yerlere karşı belirgin bir korku sergileme
· Kendisine herhangi birinin dokunup dokunmadığı sorulduğunda beklenmedik ya da olağandışı bir cevap alma
· Fiziksel muayenelerden olağandışı biçimde ürkme ve kaçınma
· Uyku sorunları veya kabuslar
· Depresyon veya arkadaşlarından ya da ailesinden uzaklaşma
· Başka çocukları cinsel aktivitelerde bulunmaya sevk etme teşebbüsleri
· Mesane ya da bağırsak kontrolünü aniden yitirme
· Bedenlerinin kirli ya da hasarlı olduğuna dair ifadeler veya genital bölgelerinde bir sorun olduğu korkusu
· Okula gitmeyi reddetme
· Suça yönelme veya davranım bozuklukları
· Ketumluk
· Resimlerinde, oyunlarında, hayallerinde cinsel tacize ilişkin unsurlar
· Olağandışı saldırganlık
· İntihar davranışı

Çocuklar cinsel tacize uğradıklarını söylerler mi?

Öncelikle çocukların cinsel tacizi sözlü olarak ifade etmelerinin çok güç olduğu bilinmelidir. Bunun nedenlerinden biri çocukların dünyasında pek çok şeyi yetişkinlerin kontrol etmesi ve çocuğun yetişkinlerin her şeyi bildiğini düşünmesidir. Özellikle de tacizi uygulayan kişinin çocuğu tehdit etmesi veya bu kişinin çocuğun tanıdığı biri olması durumunda çocuk bu kişinin otoritesini sorgulamayı aklına getirmeyebilir.Öte yandan çocuklar neredeyse her durumda uğradıkları tacizi anlatmayı ve bunun sona ermesini isterler. Ancak kendilerine inanılmayacağından veya korunmayacaklarından korkar ya da anlatmaları durumunda bunun sonuçlarının neler olacağını bilememekten dolayı kaygı duyabilirler. Bu nedenle çocuğun cinsel tacize uğradığını söylemesi tacizin başlamasından sonra bir yıl ya da daha fazla bir süreyi alabilir. Özellikle tacizcinin aile içinden biri olması durumunda çocuk bunu hiçbir zaman açığa vurmayabilir ya da ancak yetişkin olduktan sonra açığa vurabilir. Aynı kişinin mağduru olan başka birinin konuşması veya taciz olasılığı hakkında dolaysız sorular yöneltilmesi konuşmalarını kolaylaştırabilir.
Tacizcinin aileden biri olması çocuğu çok daha yıkıcı biçimde etkiler. Beş yaş ve daha büyük olup, tacizciyi tanıyan ve ona karşı sevgi besleyen bir çocuk, bu kişiye yönelik şefkat veya sadakat duyguları ile onunla yaşadığı cinsel aktivitelerin aşırı derecede yanlış olması duygusu arasında sıkışıp kalabilir. Çocuk cinsel tacizden uzaklaşmaya çalıştığında tacizci çocuğu şiddet uygulamak ya da artık sevmemekle tehdit edebilir. Cinsel tacizin aile içerisinde meydana gelmesi durumunda çocukta öfke, diğer aile bireylerine karşı kıskançlık ya da utanma duyguları gelişebilir veya sırrı açıklaması halinde ailenin dağılmasından korkabilir.
Çocukların taciz karşısındaki tepkisi farklılık gösterebilir. Özellikle de tacizi açıkladığında gördüğü yaklaşım çocuğun tacizi ve kendisinin bu olaydaki rolünü algılama biçimini önemli ölçüde etkiler. Kendisine inanan ve destek veren bir aile ortamının olması çocuğun travma ile baş etme ve travmanın etkilerini azaltma kabiliyetini artırır

Cuma, Aralık 18

CHP'nin altı oku...

Bu paylaşım sevgili Yılmaz Özdil'den

Bilmeyen, anlamayan, anlamak istemenlere gelsin..

Varlığıyla onur duyduğumuz Profesör Aziz Sancar’ın yakasında Atatürk rozeti vardı,kravatı ise Osmanlı tuğrası motifliydi...
Bu sentezi Atatürkçülere laf sokma fırsatı olarak gören bazı dangozlar, “Cehape zihniyeti karşı çıkıyor ama,bak gördünüz mü,insan hem Atatürk’le hem Osmanlı’yla gurur duyabiliyor...” dediler.
E yazalım da…
Ok’usunlar bari...
Sene 1933...
Cumhuriyet 10 yaşına basmıştı. CHP’nin o güne kadar herhangi bir amblemi yoktu. Atatürk,10’uncu yıl kutlamaları kapsamında,vatandaşların yakasına takacağı bir amblem tasarlanmasını istedi...
Bu tarihi görev, Gazi Terbiye Enstitüsü’ne verildi. Enstitü yönetimi de resim-iş bölümünü kuran İsmail Hakkı Tonguç’u görevlendirdi...
Almanya’da grafik eğitimi alan İsmail Hakkı Tonguç,eğitim bilimciydi,köy enstitülerinin mimarı ve uygulayıcısıydı. Kolları sıvadı...
Herkes merak içindeydi...
Acaba ne çizecekti...?
Atatürk beğenecek miydi...?
Atladı trene,İstanbul’a geldi,iner inmez Topkapı Sarayı’na koştu.Amblemde yeralacak olan eserleri tek tek seçti. Özel izinle paketledi, Ankara’ya getirdi. Oturdu masasına… O eserlerden esinlenerek, CHP’nin ilkelerini ve amblemini oluşturan “altı ok”u çizdi...
Evet…
CHP’nin altı oku, Topkapı Sarayı’nda sergilenen Osmanlı oklarıdır...
(Kıyaslama yapabilmeniz için, Topkapı Sarayı’nın silah bölümünden bir fotoğraf veriyorum. İsmail Hakkı Tonguç’un hangi okları esas aldığı net olarak bilinmiyor ancak, benim gözlemlerime göre, CHP ambleminde yeralan oklardan biri, 2’nci Bayezid’e ait...)
(Kiriş endam,tarz-ı has,şem endam… Osmanlı okları gövde biçimlerine göre, yani endamına göre isim alırdı. Okun gövdesi, insanla özdeşleştirilirdi. Baş, boğaz, göğüs, göbek, baldır, ayak bölümlerine ayrılırdı. Gez’in bulunduğu dip noktaya, baş denirdi. Okun ucuna ise, ayak denirdi. Baldıra kadar aynı kalınlıkta gelip, ayağa doğru incelen oklar, kiriş endam oklarıydı. İsmail Hakkı Tonguç’un amblemde kullandığı ok tipi, kiriş endam’dı...)
(Osmanlı oklarında üç tip gez vardı. Kemik,fildişi veya boynuzdan yapılan gezlere, başpare denirdi. Bakkam ağacından yapılan gezlere, bakkam gez denirdi. Okun başına yuva açılır, tutkalla yapıştırıldı. Bir de adi gez vardı. Okların arkası yontularak, kirişin, yani gergin ipin takılacağı yere çentik açılırdı. Bu tip gez, fazla sayıda yapıldığı için daha az özen gösterilen tirkeş oklarında, yani savaş oklarında kullanılırdı. İşte bu nedenle… CHP amblemindeki oklardan biri çentiklidir. En uzun ok, savaş okudur...)
İsmail Hakkı Tonguç ilerlemeyi, sürati, hedefe ulaşmayı simgeledikleri için, geçmişten geleceğe gittikleri için “ok”ları tercih etmişti… Okların aynı kaynaktan çıkıp, yelpaze gibi açılan uçları, Cumhuriyet’in kapsayıcılığını, güneş ışınları gibi yayılma şeklini sembolize ediyordu...
Atatürk gördü.
Tebrik ederim dedi...
Tam isabet dedi.
Böylece, amblem kesinleşti...
Fatih’in fethettiği İstanbul’umuzu 6 Ekim 1923’te Mustafa Kemal’in kurtardığını unutturmaya çalışan zırcahil karşı devrimciler… Bu somut gerçekleri okuyunca morarmış olabilir...
Osmanlı’nın sadece sarayına ve altın varaklı koltuklarına özenen Yeni Osmanlıcılarla, günümüzün Ali Kemalleri inanmakta güçlük çekebilir...
Cehape zihniyeti dedikleri partinin amblemi,  40 wattlık ampul değildir...
Osmanlı oklarıdır...!
Yılmaz ÖZDİL

Perşembe, Aralık 17

Benim vücudum

Vücudunuzu tanıyor musunuz?

Bir zamanlar Bizim Kocaeli Gazetesi'nde bununla ilgili bir yazı yazmıştım.
Başlığına da "Ben Armut'um" demiştim..
Vücut tipleri ve tipinize göre neyi, nasıl giymenizle ilgili bir yazıydı.
İçinde armut tipi, elma tipi, kum saati.. her şey vardı yani.

Ama vücudunu tanımak, tipinin ne olduğunu bilmekten ibaret değil.
Vücudunu tanımak; hangi besinleri tüketince mutlu olduğun, ne yersen kilo aldığın, hangi spora uygun olduğun, seni nelerin yorduğu, nelere karşı alerjin olduğu gibi daha bir sürü detay içeriyor.

Bir de herkesde benzerlikler gösteren vücut aktiviteleri var.
Epey de ilginç ama farkında bile olmadığımız olaylar bunlar.

Mesela; 
Beynimize giden ve gelen sinir sinyallerinin hızı saatte 273.6 km’ye ulaşır. Bu da dış etkilere nasıl bu kadar hızlı tepki verebildiğimizi açıklamaktadır. 

Yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık 350 kemik bulunur. Yaşlandıkça bu sayı 206’ya kadar düşer. 

Yüz kılları vücudumuzda en hızlı uzayan kıllardır. Bir erkek hiç traş olmazsa hayatı boyunca 10 metre sakal uzatabilir.

Bir hapşırık, saatte 160 km. hızla ağzımızdan çıkar. Hapşırığınız geldiğinde kendinizi tutmayın, oluşan basınç ile beyin kanaması, felç riski vardır.
Ayrıca hapşırdığınız zaman göz kapaklarınızı açık tutamazsınız, zaten tutmamak da daha iyi. Çünki o anda gözler saatte 120km hızla ileri doğru fırlamaktadır.

Bir insan yaşamı boyunca yaklaşık 25.000 litre tükürük üretir. Bu da yaklaşık olarak 2 yüzme havuzu dolusudur.

Tek yumurta ikizleri hariç herkesin kendine has kokusu vardır.

Yeni doğan tüm bebeklerin gözü mavidir. Göz rengi daha sonradan değişse de bebekler ilk olarak mavi gözle doğarlar. Bunun nedeni melanindir. Melanin henüz tam stoklanmadığından gözler mavi görünür.



Yetişkin bir insanın akciğerinin yüzey alanı bir tenis kortunun alanı kadardır. Yüzey alanının büyüklüğü binlerce bronş ve alveol bulunmasından, bunların içinde de mikroskopik kanalcıklar bulunmasından kaynaklanır.


İnsan doğduktan bir kaç gün sonraya kadar, hiç birşey duymayacak kadar sağırdır.


İnsan vücudu 30 dakikada 1.9 litre suyu kaynatabilecek kadar ısı üretir.