Salı, Mayıs 31

Hadi evine.. Ref: ekşi sözlük



Noktasına, virgülüne dokunmadan 
29 Mayıs 2016 Fetih şölenleri üzerine kaleme alınmış 
ekşi sözlükten alınma harika bir entry..


fatih'in görse "beyler vazgeçtim, sktiret fetihi metihi geri dönüyoruz" diyeceği ilçelerde yaşayan, fatih'in çizmesine bulaşan çamuru sildirmek için bile yanına yaklaştırmayacağı, ahırındaki koyunu emanet etmeyeceği tiplerin beleş otobüslerle toplanıp üç kuruşluk kumanyalarla karınlarını doyururken "islam, cennet, büyük güç, ecdad, avrupa 3. havalimanımızı çok kıskanıyor, ohh orama da din burama da ümmet" diye güzelce gazlanıp pışpışlanıp, insan onuruna aykırı yaşam koşullarına sahip ilçelerindeki rutubetli evlerine, 1300 tl'ye çalıştıkları işlerine geri postalanacakları bir kara komediler bütünü. 
erzurum'dan izmir'e heykele tükürmeye gelen tip, yolcunun yüzüne karşı mastürbasyon yapan muavin, şişli etfal'e sıçan kadın ve niceleri, bedenen olmasalar da karbon kopyalarıyla oradalar, fatih yaşasa istanbul il sınırında adımını atamayacak garabetleri fatih sizin ecdadınız, o da hayata aynen sizin gibi bakıyordu, aynen kardeş aynen diye avutuyorlar.fatih'in 6 dil konuştuğunu, zamanının ünlü ressamlarına portresini yaptırdığını, üvey annesini müslüman olmaya zorlamayıp ibadet özgürlüğü tanıdığını, düzenli yıkanma alışkanlığı olduğunu, bazılarının kutsallarını incitmemek için dahasını yazmayacağım görüşlerini bilseler adamı mason ilan edecek güruhu fatih'le kandırıyorlar. esenler'de yaşayan asgari ücretli hasan, istanbul'u fethederken ve osmanlı'nın başına geçerken -bilen çok iyi bilir ki- çok başka hayalleri olan, çok başka bir kitlenin imparatoru olmak isteyen, kendisini görse yüzünden tükürüğünü esirgeyecek fatih'le arasında bağ olduğunu sanıyor, hahahsd sinirim bozuldu. fatih yaşasa pazar gününü sanat galerisi gezerek değerlendirirdi, kumanya ne zaman verilecek diye yalana yalana bekleyip arada anlamsızca anırarak değil, bu şehri senin için almadı ve sen fatih'in hiçbir şeyi değilsin. hadi evine.

Kaynak: Ekşisözlük

Evrenin Akışına Bırakmak


Yeni bir yastık altı hikayemiz daha var.
Hani hep derim ya evrene ne gönderirsen evren sana onu geri verir.
Bunu cebinize koyun..
Evrene isteklerinizi gönderin ama sonra da yan gelip yatmayın #gençler.
Siz isteklerinizin gerçekleşmesi için gereken çabayı gösterin, 
evren bunu takdir edeceği zamanı kendisi planlar.



Diyar diyar dolaşıp mutluluk arayan bir gezginin yolu küçük bir kasabaya düştü. Yorgundu ve açtı ama parası da yoktu. Etrafta kimsenin olmadığını fark etti. “ Nerede bu insanlar?” diye düşünürken, ileride bir yerlerden bir ses duydu. Merakla o tarafa doğru yürüdü. Adamın biri oturmuş bir şeyler anlatıyor, büyük küçük herkes onu dinliyordu. Merakı daha da artarak yaklaştı ve O da dinlemeye başladı. Adam “ Neden korkuyorsunuz? Aç kalmaktan mı? Parasız, sevgisiz, yalnız kalkmaktan mı? Diz boyu kar yağdığında bile aç kalmaktan korkmayan minik serçelere bakın o halde… Onlar bile karnını doyurup, sıcak kalabilirken, siz ölmekten mi korkuyorsunuz? Bakın kardaki serçelere de anlayın hakikati… İhtiyacınız olan size gelir.. Siz yeter ki teslim olun, akışta olun…” dedi…
Adam içinde bir rahatlama hissetti. Sevinçle oradan uzaklaştı… “ İyi ki buraya gelmişim, çok rahatladım.. Artık korkmama gerek yok..Nasılsa bana ihtiyacım olan gelir..” diye düşündü… Büyük bir huzur ve mutlulukla bir ağacın altına uzandı ve beklemeye başladı… Emindi.. Her şey çok güzel olacaktı… “Bu güne kadar diyar diyar dolaştım hep mutluluğu aradım.. Boşuna mücadele etmişim.. Doğru söyledi bilge adam! Serçeler bile karda kıyamette yaşıyorlar, korkmuyorlar.. Oysa ben yıllarımı aramakla geçirdim.. Ne param ne ailem oldu… Yatacak yere bir lokmaya muhtaç oldum.. Artık dolaşmayacağım… Ne körmüşüm.. Kısmetimi durup beklemek varken aranıp durmuşum!..” diye düşündü…
Hava kararmaya başlamıştı… Serinlik çökmüştü kasabaya… İnsanlar işlerinden çıkıp evlerine gidiyorlardı… Gezgin gülümseyerek baktı… "Boşuna uğraşıyorlar, ne aptallar. Bilge’nin sözlerini duydular hala koşturuyorlar. Serçeyi de düşünmüyorlar…" diye geçirdi içinden… Kendini daha da iyi hissetti.. Herkesin aynı akıla sahip olamadığını düşündü ve gururlandı kendiyle… O daha duyar duymaz teslim olmuştu.. Bırakmıştı kendini akışa…


Titreyerek uyandı birden.. Düşüncelere dalarken huzur içinde uyuyakalmıştı ağacın altında… Çok üşüyordu… Hava kararmış, ortalık ıssızlaşmıştı… Midesinin gurultusuyla irkildi, hala açtı… “ Olsun!” dedi “ Gelecek biliyorum, aç kalmam ben, açıkta kalmam!”.. Elbet birisi ona acır, evine alırdı ya da yiyecek bir şeyler verirdi. Yüreğinde hissetti inancını, artık teslim olmuştu akışa… Gelecekti istekleri.. Mutluluğa az kalmıştı…
Aradan birkaç gün geçmişti ve gezgin hala ağacın altındaydı… Açlıktan halsizleşmiş, soğuktan kıpırdayamaz olmuştu… Büyük bir inanç ve sabırla bekliyordu… Her ne kadar öğlen yağmaya başlayan kar işini zorlaştırsa da… O bunu iyi bir işaret olarak gördü. İşte kar da yağıyordu, serçe misali onun da rızkı gelecekti… Daha da umutla ve inançla, titreyerek ağacın gövdesine iyice sokularak beklemeye başladı. Her yer bembeyaz olmuştu bir anda…Artık an meselesiydi sıcağa kavuşması, karnının doyması… Her an bir şey olabilir, birileri ona yardım edebilirdi…



Gezgin ümit içinde hayallere dalmış bilinçsizce etrafını izliyordu. O sırada gördüğü bir şeyden çok mutlu oldu. Minik bir serçe karda zıp zıp zıplıyor karı eşeliyordu… “İşte kar tamam, serçe de geldi.. Yakındır benim de ihtiyacım bana gelir” dedi sevinçle. Serçeye baktı ve “ ben de seni örnek aldım küçük serçecik… Karda bile rızkın sana geliyor.. Ben de bekliyorum, bana da gelecek” dedi.




Birden serçenin kahkahasıyla yerinden fırladı. İnanamıyordu, serçe konuşuyordu! .. 
“Sen beni örnek aldığını sanıyorsun be akılsız. Ben senin gibi yan gelip yatmıyorum. Karları eşeliyorum, yiyeceğimi arıyorum. Bulamazsam devam ediyorum bulana kadar. Çünkü inanıyorum ki ihtiyacım olan bana gelir . Orda bulamazsam, başkasında karşıma çıkar. Kar yağması ya da yağmaması beni engellemiyor. Ben yapmam gerekeni yapıyorum ta ki ulaşana kadar. Sen hiç kar yağdı yemek bulamam diyip yuvasından çıkmayan bir kuş gördün mü? “

Mutluluğun sırrı, akışa teslim olmaktadır. Nasılsa gelecek deyip yan gelip yatmak teslimiyet değil tembelliktir. Oysa eylemsiz sonuca varılmaz. Yollar nereye çıkarsa çıksın, sen yürümezsen ulaşamazsın. Olumlu düşünmek güzeldir ama hayattan beklemek gaflettir.
Sen sebeplere sarıl, yapman gerekeni yap… Sonucu hayata bırak… Elbet her bedelin bir karşılığı, her eylemin bir sonucu vardır. Ağzına biri bir lokma verse bile sen çiğnemezsen, yutmazsan bir işine yaramaz…


Pratik Bilgiler-4(Pratik Dolma-Sarma tarifleri)

Pratik Dolma-Sarma tarifleri...

Milli yemeğimiz: Dolma

Gerçi biz "sarma"ya da dolma diyoruz ya, neyse..
Biber, kabak, patlıcan, domates hatta patates dolması.
Asma yaprağı,beyaz lahana, kara lahana sarması.
(Tanrım yazarken bile ağzım sulanıyor.. :) ) 
Kim hayır diyebilir, kim "ben almayayım, teşekkür ederim" diyebilir.
Bugüne kadar tanışmadım öyle birisiyle.
Peki bu kadar sevilen bir Anadolu lezzetini nasıl daha lezzetli pişirebilirsiniz?
Buyrun pratik bilgilere...
Afiyetle...



  • Daima zeytinyağı ile pişirin. Etli de olsa zeytinyağı kullanmak hem daha sağlıklıdır hem de yemekler daha lezzetli olur.
  • Sarmaların dağılmaması için dolma taşı veya yayvan bir tabak kullanın.
  • Dolma veya sarmanızı kıymalı yapmak yerine et alıp, eti çok küçük doğrayarak kullanın. Böylece daha dolgun bir tat almış olursunuz.
  • Normal su yerine sumak kullanın. Bir su bardağı sumağı bir litre kaynar suda 10-15 dakika beklettikten sonra sumakları süzün. Bu suyu kullanın. Böylece yemek biraz daha ekşili ve çok daha lezzetli olacaktır.
  • Asma yapraklarını daima ince olanlarından seçin.
  • Kış mevsiminde taze patlıcan, kabak, biber yerine kurutulmuşlarını kullanın. Dolmanız hem farklı bir lezzette olacak üstelik sağlıklı beslenmiş olacaksınız.
  • İç malzemenize fesleğen, nane, reyhan gibi ferahlatıcı baharatlar ekleyin. Dolmanın ağzınızda bıraktığı tat inanılmaz bir lezzette olacaktır.
  • İç malzemedeki soğanı ve domatesi bol bol kullanın.
  • İç malzemede mutlaka kaliteli bir salça kullanın. Çünkü tüm tatları bir araya getiren şey salça olacaktır.
  • Güveçte dolma yapmayı denemediyseniz, mutlaka deneyin. Güvecin çok farklı bir tadı var.

Pazartesi, Mayıs 30

Malatyalı O... Kezban...



Bu hikâye Malatya’da geçer. 
Okurken inanmak zor gelebilir ama hikaye tamamen gerçektir. 
Menderes’in Türkiye’yi ‘küçük Amerika’ yapmaya çalıştığı günlerde, yani 1955-1960′lı yıllarda yaşanmış gerçek bir hayat hikâyesidir. 

Bir tercüman eşliğinde eğlenmek için geneleve gelen iki Amerikalı coni, tercüman ve 
genelevde çalışan Kezban’ın hikayesidir..!!!

Malatya’nın en canlı sokaklarından biri de, genelev sokağıdır…Gündüz Cumhuriyet Bayramı kutlanmıştı.. Gece saat 12′ye yaklaştığı sırada içeriye ağızlarında pipo, Sarı saçlı, uzun boylu iki kişi ile beraber şık giyinmiş şişman bir adam girdi. Bu iki yabancı, ‘uzman’ sıfatıyla bir dost memleketten getirilmişlerdi… Bir yıldır yakındaki 15.000 nüfuslu bir Anadolu kasabasındaydılar. Kaymakam kasabada böyle bir şey olamayacağını, arzu ederlerse falanca yerdeki ‘Türk pavyonuna gitmelerini tavsiye etmişti… Bunun üzerine iki genç, tercümanlarını da yanlarına alarak önce Malatya’ya, sonra da faytoncunun rehberliğinde buraya gelmişlerdi…Yani Malatya genelevine..!!!İlk dakikalarda yadırgadıkları bu yer, git gide hoşlarına gitmişti. Akşamdan beri 25 müşteri savmış olan Kezban, gramofona oynak bir plâk koymuş, kırmızı mayosunun içinde dönüp duruyordu… Yabancılar Kezban’ı seyretmeye başladılar. Sonunda Kezban’ı işaret ederek, tercümanlarına bir şeyler dediler…Tercüman çaça kadın’a :- Mösyöler bayanı istiyor..!!!Tercümanı duyan Kezban adamlara şöyle bir baktı… Sonra :- Müthiş yorgunum anne. Mazur görsünler..!!!Cevap tercüme edilince, yabancılardan uzun boylusu sertleşen sesi ile :- Ne demek..?!!!- Böyle yerlerde müşteri reddedilmez ..!!! diye diklendi…Kezban hiddetlenerek :- Yorgunum efendim..!!!.. Lâftan anlamaz mısınız siz..?!!!Herkes susuyor, iki yabancı alık alık bakıyordu… Kezban ise yumruklarını sallayarak söyleniyordu.Tercüman :- Bu mösyölerin kim olduğunu bilmiyorsun galiba ..?!!! Hem bir orospu müşterisinin arzusunu yerine getirmeye mecburdur..!!!Kezban :- Ben orospuyum..!!! Ama bu mösyöler kim olursa olsunlar, arzularını yerine getirmeyeceğim..!!! Diğer kadınlar şaşkın şaşkın ona bakmaktaydılar… Kezban’ı o güne kadar hep para canlısı olarak düşünmüşlerdi..!!!Tercüman yediği hakareti hazmedememişti :- Senin gibilerinin hakkından polis gelir..!!!- Buyrun efendim, polis iki adımlık yerde..!!!Şişman tercüman hışımla dışarı çıktı. Biraz sonra yaşlıca bir polisle içeri girdi… Ecnebilere karşı daima nazik olmayı, onlara kolaylık göstermeyi vazifesinin mühim bir düsturu sayan polis, Kezban’a :- Mösyöler seni çiftetelli oynarken bulmuşlar… Demek ki yorgunluk bahane… Şu halde sebep ne Kezban..?!!!- Sadece istemiyorum..!!!- Fakat vazifeni unutuyorsun. Sonra senin için fena olur..!!!Genelevin dilberi Kezban, âdeta deliye döndü :- Bana hiç bir şey olmaz, polis bey..!!! Ben gavurlara orospuluk yapmam polis bey ..! Beni nihayet buradan başka bir yere sürebilirsiniz…! Fakat sürüleceğim yer gene Türk ili değil mi ..?!!!- Ben gavur orospusu değilim, polis bey..!- Ben Türk orospusuyum..!!!Diğer kadınlar başlarını önlerine eğmişlerdi… Yaşlı polis ise gözlerindeki ıslaklığı göstermemek için, ağır ağır bahçeye çıkarken Kezban hâlâ bağırıyordu :- Ben gavurun altına yatmam, polis bey..!- Ben Türklerin orospusuyum..!- Gâvurun değil..!Bu anlatılanlar, kaderin sillesini yemiş vesikalı Kezban’ın, cılız öpülesi elleriyle, ülkemizi işgal eden gâvurlara attığı yaman tokadın hikâyesidir… İşte böyleee … Bir kaç dolar kazanabilmek için, yabancıların önünde eğilen bütün politikacılarımıza…İş adamlarımıza…Bürokratlarımıza…Medya mensuplarına…Ve “keşke İngilizlerin idaresinde olsaydık ” diyebilen o çok namuslu ( !!! ) Hanım kızlarımıza…Velhâsıl, kadın – erkek bütün vesikasız orospularımıza ithaf olunur ..!!!Ve o şişman tercümanın adı neydi biliyor musunuz.. ?!!!TURGUT ÖZAL ..!!!













Ah Kezban ah, eli öpülesi Kezban ..!!! 
Belki de şimdi yaşamıyorsun.  Keşke yaşasaydın da görseydin, gerçek orospunun kim olduğunu.. !!!














  
  



  



























































































































Pratik Bilgiler-3

PRATİK BİLGİLER



PATATES PÜRESİ 
Patates püresini yaparken daha bir lezzetli olmasını istiyorsanız, içine süt de katabilirsiniz. Ama ne kadar süt katacağınızı kestiremiyorsanız, süt yerine süt tozunu tercih edebilirsiniz. Böylece hem patates püresinin kıvamını daha rahat tutturabilirsiniz, hem de lezzetine lezzet katmış olursunuz. 


PATATES KIZARTMASI


Çoğu kimse patates kızartması yaparken patatesleri doğradıktan sonra suyun içinde bekletir. Oysaki böyle bir şeye hiç gerek yok. Hem zaman kaybına neden olur hem de patatesler su çeker. Yağa atmadan bir de kurutmak zorunda kalırsınız.Siz öncelikle tava veya bir tencereye yaklaşık 1 litre yağ koyun (bu yağı sadece patates kızartması için kullanın).Patatesleri güzelce yıkayın, ocağın altını açın. Yağ ısınırken siz de patatesleri doğrayın. Yağ iyice kızmadan patatesleri atmayın. Denemek için bir patates dilimini yağa batırın, kabarcıklar çıkarsa bilin ki yağ hazırdır.Tavaya çok miktarda patates atmayın. Yeterince patates atıp bekleyin. Birkaç dakika sonra kevgir yardımıyla patatesleri birbirinden ayırın. Ve patatesleri yağda iken tuzlayın. Böylece patateslerin dışı çıtır çıtır içi yumuşacık olacaktır.
Öneri: Patates kızartması için taze patates kullanın.


YUMURTANIN SARISINI AKINDA AYIRMAK İÇİN 
Yumurtanın sarısını beyazından ayırmak zor olabilir. Kolay yolu ise; yumurtayı orta boy bir huninin içine kırmanızdır. Yumurtanın beyazı huninin azından akıp altına tutacağınız kabın içine düşer. Sarısı ise, huninin geniş kısmında kalır. Yalnız yumurtanın bayat olmamasına dikkat edin.  Çünkü bu işlemi yaparken, bayat yumurtanın sarısı patlayabilir. 

LEZZETLİ HAZIR ÇORBALAR 
Hazır çorbaları hazırlarken içlerine biraz soğan doğrayıp, ince kıyılmış nane veya maydanoz ilave edebilirsiniz. Böylece çorbanızın hem görünümü, hem de lezzeti değişecektir. Bunun dışında hazır çorbaların yağ oranı düşük tutulur. Eğer yağ ilavesi yapmak istiyorsanız çorbanıza, ocaktan indirmeye yakın kızdırılmış yağ gezdirin. 

CİĞER KIZARTMADAN ÖNCE 
Hazırlayacağınız ciğer tavayı daha da lezzetli yapmak istiyorsanız birkaç önerimiz var. Ciğer tava yapmadan önce, kızartma ununun içine bir tatlı kaşığı kadar karbonat koymayı ihmal etmeyin. Ayrıca yağı iyice kızdırırsanız, Arnavut ciğerinin tadı çok daha lezzetli olur. Ciğerleri yarım saat kadar süt içinde de bekletebilirsiniz. 

PİLAV NASIL TANE TANE OLUR? 
Pilavı çok seviyorsunuz ancak, pilavınız bir türlü tane tane olmuyor. Pişireceğiniz pilavın tane tane ve beyaz olmasını sağlamak için pilav tenceresinin içine, pişirme esnasında incecik dilimlenmiş bir limon koyun. Sonuç, her zaman olumlu olacaktır. 

ÇİKOLATALI KEKİN SIRRI 
Evde hazırladığınız kekin üzerine eritilmiş çikolata dökeceğiniz zaman, çikolataya biraz da tereyağı katın. Yağ, çikolatayı yumuşatır ve işinizi kolaylaştırır. Üstelik keke ayrı bir lezzet verir. Sonuca siz de şaşıracaksınız. 

LEZZETLİ TURŞULAR 
Değişik tatlar denemekten hoşlanıyorsanız, evinizde hazırladığınız turşuya kereviz yaprağı, sarımsak, öğütülmemiş hardal tohumu, nane yaprağı, karanfil, dereotu, defneyaprağı, nohut, soğan ve şeker katabilirsiniz. Böylece koku ve lezzet kazandırmış olursunuz. 

ÇAYLARA FARKLI TATLAR 
Çaya ayrı bir tat ve koku vermek istiyorsanız kavanozun içine, bir dilim elma ya da portakal kabuğu atın. Hatta çay demlerken portakal ve limon kabuğunu rendeleyerek de kullanabilirsiniz. Bir başka yöntem de, değişik türdeki çayları harmanlamak. 

DOMATESİN KABUKLARINI SOYARKEN 
Yemeklerde kullandığımız domateslerin kabuklarını soymamız gerekir. Fakat bunu yaparken, domatesin neredeyse yarısına zarar veriyorsanız üzülmeyin. Domatesin üzerine kaynar su döküp, bıçağın tersi ile kabuğun üzerinde, bastırarak gezdirirseniz kolayca soyulduğunu göreceksiniz. 

KIZARTMA YAPARKEN 
Her şeyden önce kızartacağınız sebzeleri, buzdolabından bir saat önceden çıkarıp oda sıcaklığında bekletin. Yağı iyice kızdırın. Kızartma yağına ilk seferde çok fazla malzeme atmayın. Fazla malzeme yağın ısısının düşmesine neden olur, o zaman da istenilen sonuç alınamaz. Kızartmaları tavadan alırken büyük delikli bir kepçe kullanın. Fazla yağı tencereye akmış olur. 

MAKARNA HAŞLARKEN 
Makarnanızın çok daha lezzetli ve hafif olması için, haşlarken tencerenizin içine biraz süt katın; farkı hemen anlayacaksınız. 

TAVUK KIZARTIRKEN 
Tavuğun lezzetini artırmak için tavuğu fırına atmadan önce tuz, karabiber ve limonun suyuyla hazırlanmış karışımla ovabilirsiniz. 

ZEYTİNYAĞLI YEMEK YAPARKEN 
Zeytinyağlı yemeklere biraz şeker atmak, onların daha lezzetli olmasını sağlar. Ayrıca piştikten sonra, soğuyuncaya kadar kapağını açmamak gerekir. Unutulmaması gereken bir nokta da, zeytinyağlı yemeklerin yeneceği günden bir gün önce pişirilip, ertesi güne kadar dinlendirilmesidir. 

LEZZETLİ BALIK PİŞİRMEK 
Balık kızartma yağının içine kırmızıbiber serperseniz hem balığa değişik bir lezzet vermiş hem de balığın rengini parlak yapmış olursunuz. 

KURU FASULYE PİŞİRİRKEN 
Lezzetle yiyeceğiniz kuru fasulyelerin tanelerinin dağılmadan ve ezilmeden pişmesini istiyorsanız, tuzu, salçayı ya da domatesleri, fasulyeler yarı piştikten sonra ekleyin. 

REÇELİN ŞEKERLENMEMESİ İÇİN 

Yaptığınız reçelin çabuk şekerlenmesini istemiyorsanız, kullandığınız limon suyunu ateşten almanıza yakın koyun. Aksi takdirde önceden ilave edilen limon suyu, reçelin rengini ve kıvamını koyulaştırır. 

Salı, Mayıs 24

İnanmanın Gücü




Köyün birinde kuraklık olmuş… Ne tarlaları canlandıracak, ne de hayvanların içebileceği bir damla su varmış… Tam bir kuraklık havası hâkimmiş. 
Çaresiz köylüler, çareyi Hak kapısında aramışlar… Çoluk çocuk herkesi toplamış, yanlarına hayvanlarını da alarak, yağmur duası için kırlara çıkmışlar…
Köyün imamı eşliğinde tövbe ve istiğfar edip Allah’tan merhamet dilemişler. Henüz onlar ellerini indirmeden, Allah’ın inayetiyle gök gürlemeye başlamış. Köy halkı da sağanak yağmur altında sırılsıklam olmuş. Sadece şirin bir kız çocuğu ıslanmamış! Çünkü dua edince yağmurun yağacağına bir tek o, gönülden inanmış ve yanına minicik şemsiyesini almış.

Bir şeye gerçekten gönülden inanmak, aksinin olacağı ihtimalini akla bile getirememektir… İşte o zaman düşüncenizin, inancınızın yaydığı enerji daha güçlü olacak ve evrenden size somut olarak yansıyacaktır!

Pazartesi, Mayıs 23

Ben yaptım-2

ÇİKOLATALI KITIRTI

Biliyorsunuz bazen çok beğendiğim lezzetlerin tariflerini ya da
  pratik ve kolay yapımı olan tarifleri sizlerle paylaşıyorum.
Çikolatalı Kıtırtı da "ben yaptım" tariflerden.
Zeynep Ağaoğulları'nın supernormalfoodlarından birisi.
Her bir tarifi gibi bu da çok keyifli, çok lezzetli..
Afiyet olsun...


50 gr oda sıcaklığında yumuşamış tereyağ ya da margarin
225 gr siyah çikolata
100 gr şeker
2 yumurta
210 gr un
1/4 çay kaşığı tuz
1/2 çay kaşığı kabartma tozu


Yumurtayı ve şekeri iyice çırpın. Yağı ekleyip karıştırmaya devam edin.
Çikolatayı bain-marie usulu, ya da mikrodalgada eritin. Dikkat edin, çikolata çok ısınmamalıdır!

Erimiş olan çikolatayı karışıma ekleyin.

Un, tuz ve kabartma tozunu ayrı bir kapta karıştırın ve ilk karışıma ekleyin.

Bir tatlı kaşığı yardımıyla hamurdan parcalar alıp, minik toplar yapın, pudra sekerine bulayın ve pişirme kağıdına dizin. 

170°C'ye onceden ısıtılmış fırında, 9 dk pişirin.

Fırından çıktıklarında hafif yumuşak olacaklardır, soğudukça sertleşirler.
Soğumaları icin fırın tepsisinin üstünden alınmaları daha iyi olur. 
Boylece tepsinin verdigi sıcaklıkla pişmeye devam etmezler. Bu tip kurabiyeler fazla pişirilince, çok sert oluyorlar.


Eğer ki kurabiyeyi yuvarlarken hamur yumuşarsa, 10-15 dakika buzdolabında bekletmeniz yeterli olacaktir. Bu kurabiye hamuru buzdolabında bir haftaya kadar saklanabilir. Dondurula da bilir, ancak sekil verilip dondurulması ve de fırına koymadan kurabiyelerin oda sıcaklığına gelmesi beklenmelidir.