Yeni bir yastık altı hikayemiz daha var.
Hani hep derim ya evrene ne gönderirsen evren sana onu geri verir.
Bunu cebinize koyun..
Evrene isteklerinizi gönderin ama sonra da yan gelip yatmayın #gençler.
Siz isteklerinizin gerçekleşmesi için gereken çabayı gösterin,
evren bunu takdir edeceği zamanı kendisi planlar.
Diyar diyar dolaşıp mutluluk arayan bir gezginin yolu küçük bir kasabaya düştü. Yorgundu ve açtı ama parası da yoktu. Etrafta kimsenin olmadığını fark etti. “ Nerede bu insanlar?” diye düşünürken, ileride bir yerlerden bir ses duydu. Merakla o tarafa doğru yürüdü. Adamın biri oturmuş bir şeyler anlatıyor, büyük küçük herkes onu dinliyordu. Merakı daha da artarak yaklaştı ve O da dinlemeye başladı. Adam “ Neden korkuyorsunuz? Aç kalmaktan mı? Parasız, sevgisiz, yalnız kalkmaktan mı? Diz boyu kar yağdığında bile aç kalmaktan korkmayan minik serçelere bakın o halde… Onlar bile karnını doyurup, sıcak kalabilirken, siz ölmekten mi korkuyorsunuz? Bakın kardaki serçelere de anlayın hakikati… İhtiyacınız olan size gelir.. Siz yeter ki teslim olun, akışta olun…” dedi…

Hava kararmaya başlamıştı… Serinlik çökmüştü kasabaya… İnsanlar işlerinden çıkıp evlerine gidiyorlardı… Gezgin gülümseyerek baktı… "Boşuna uğraşıyorlar, ne aptallar. Bilge’nin sözlerini duydular hala koşturuyorlar. Serçeyi de düşünmüyorlar…" diye geçirdi içinden… Kendini daha da iyi hissetti.. Herkesin aynı akıla sahip olamadığını düşündü ve gururlandı kendiyle… O daha duyar duymaz teslim olmuştu.. Bırakmıştı kendini akışa…

Titreyerek uyandı birden.. Düşüncelere dalarken huzur içinde uyuyakalmıştı ağacın altında… Çok üşüyordu… Hava kararmış, ortalık ıssızlaşmıştı… Midesinin gurultusuyla irkildi, hala açtı… “ Olsun!” dedi “ Gelecek biliyorum, aç kalmam ben, açıkta kalmam!”.. Elbet birisi ona acır, evine alırdı ya da yiyecek bir şeyler verirdi. Yüreğinde hissetti inancını, artık teslim olmuştu akışa… Gelecekti istekleri.. Mutluluğa az kalmıştı…
Aradan birkaç gün geçmişti ve gezgin hala ağacın altındaydı… Açlıktan halsizleşmiş, soğuktan kıpırdayamaz olmuştu… Büyük bir inanç ve sabırla bekliyordu… Her ne kadar öğlen yağmaya başlayan kar işini zorlaştırsa da… O bunu iyi bir işaret olarak gördü. İşte kar da yağıyordu, serçe misali onun da rızkı gelecekti… Daha da umutla ve inançla, titreyerek ağacın gövdesine iyice sokularak beklemeye başladı. Her yer bembeyaz olmuştu bir anda…Artık an meselesiydi sıcağa kavuşması, karnının doyması… Her an bir şey olabilir, birileri ona yardım edebilirdi…
Gezgin ümit içinde hayallere dalmış bilinçsizce etrafını izliyordu. O sırada gördüğü bir şeyden çok mutlu oldu. Minik bir serçe karda zıp zıp zıplıyor karı eşeliyordu… “İşte kar tamam, serçe de geldi.. Yakındır benim de ihtiyacım bana gelir” dedi sevinçle. Serçeye baktı ve “ ben de seni örnek aldım küçük serçecik… Karda bile rızkın sana geliyor.. Ben de bekliyorum, bana da gelecek” dedi.
Birden serçenin kahkahasıyla yerinden fırladı. İnanamıyordu, serçe konuşuyordu! ..

Mutluluğun sırrı, akışa teslim olmaktadır. Nasılsa gelecek deyip yan gelip yatmak teslimiyet değil tembelliktir. Oysa eylemsiz sonuca varılmaz. Yollar nereye çıkarsa çıksın, sen yürümezsen ulaşamazsın. Olumlu düşünmek güzeldir ama hayattan beklemek gaflettir.
Sen sebeplere sarıl, yapman gerekeni yap… Sonucu hayata bırak… Elbet her bedelin bir karşılığı, her eylemin bir sonucu vardır. Ağzına biri bir lokma verse bile sen çiğnemezsen, yutmazsan bir işine yaramaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder